10 Eylül 2012 Pazartesi

Mahmud Nedim Paşa Yalısı



Osmanlı’nın Viyana Büyükelçisi Mahmud Nedim Paşa tarafından yaptırılan yalının en dikkat çekici özelliği, Paşa’nın yaşadığı şehirler olan Viyana ve Prag’daki binalardan etkilenerek yaptırdığı kulesi. Paşa, Osmanlı’da valilik ve sadrazamlık görevlerinde de bulunmuş. Rus yanlısı politikaları dolayısıyla Nedimof olarak adlandırılmış. Paşanın türbesi Garanti Bankası Nuruosmaniye şubesinin yanında bulunuyor. Torunları tarafından Kızılay’a bağışlanan yalı 2004’te Yalçın Sabancı’ya satıldı. Yalçın Sabancı’nın boğazda başka yalılarıda mevcut.

Hale Tan







Ethem Pertev Yalısı (Beykoz)




Ethem Pertev Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesinde bulunan Ethem Pertev Yalısı 1860 yılında Art Nouveau üslubunda yaptırılmıştır Bu yalının kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanmamakla beraber saraylı bir kadın tarafından yaptırıldığı ileri sürülmektedir Saraydan yaşlılığından ötürü ödüllendirilmiş bir hanım olup, bundan dolayı yalıya Saraylı Hanım Yalısı ismi de verilmiştir ACabir Vada’dan öğrenildiğine göre; bu hanım uzun yıllar kimse ile görüşüp konuşmamıştır Eczacı Ethem Pertev Bey bu yalıya kiracı olarak girmiş sonra da yalıyı satın almıştır

Eczacı Ethem Pertev Bey, Türkiye eczacılık tarihinin önemli kişilerinden olup, ailesi Bulgaristan’daki Tırnova kentinden İstanbul’a gelmişti Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye’nin yeni açılan eczacılık bölümünün ilk mezunlarındandır. Ethem Bey İstanbul Aksaray’da kendi adını taşıyan eczaneyi açmış, aynı yıl Türkiye’nin ilk hazır ilâcı olarak bilinen "Sirop Pertev"i (Pertev kuvvet şurubu) üretmeye başlamıştır Cumhuriyet’in ilânından sonra Çemberlitaş’ta Matbaa-i Osmaniye binasının bir kısmını laboratuar haline getirmiş, üretiminin çeşitlerini arttırmıştır

Cephe görünümündeki arabesk üslubundan ötürü de Süslü Yalı ismi ile de tanınmıştır. Yalı kazıklar üzerinde iki katlı ahşap olup, önündeki arabesk balkonu ile dikkat çeken bir mimariye sahiptir. Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki bölümden meydana gelmiştir

Ethem Bey’in ölümünden sonra yalı 1932 yılında satılmıştır Bazı kaynaklara göre yalıyı Şirketi Hayriye kaptanı Hari Bey, bir başka kaynağa göre de Mürşide Hanım isimli biri tarafından satın alınmıştır.

Hale Tan

Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı


XIX. yüzyıl sonu Asaf Paşa Yalısı, Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı olarak da biliniyor. Kanlıca’da, Ahmet Rasim Paşa Yalısı’nın Anadoluhisarı yönünde yer alan kırmızı aşı boyalı yalının ilginç adı ilk sahibinden geliyor. 7- 8 Hasan Paşa okuma yazma bilmeyen biriymiş. Padişaha karşı girişilen isyan hareketinin elebaşısı Ali Suavi’yi öldürdüğü için Sultan 2. Abdülhamit tarafından paşalıkla ödüllendirilmiş. Okuma yazma bilmediği için imzasını Arap alfabesinde “ha” ve “nun” harflerine benzeyen yine Arapça 7 ve 8 rakamlarıyla atıyormuş. Aralarını da Arapça “s”ye benzeyen dalgalı bir çizgiyle birleştiriyormuş. Böylece adını yazmış oluyormuş. Hasan Paşa, imza atarken kullandığı yöntem yüzünden Yedi Sekiz Hasan Paşa olarak anılıyordu. Yalı, şimdi Abdi İbrahim İlaç’ın sahibi olan Barut ailesine ait.

Hale Tan 

Fethi Ahmet Paşa Yalısı / Kuzguncuk


18. yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen Fethi Ahmet Paşa Yalısı, 19. yüzyılda bu şahsın mülkiyetine geçmiştir. 1801 yılında dünyaya gelen Fethi Ahmet Paşa, Enderun da iyi bir eğitim aldıktan sonra devlet kademesinde çeşitli önemli görevlerde bulunur. Tophane müşirliğine kadar yükselen paşa, Aya İrini’de ilk Türk müzesini kurmuştur.

Şu anda Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın dayısı Cengiz Yalçın'a ait olan yalının bilinen ilk sahibi İsmet Bey ile ilgili pek bilgi bulunmamaktadır. Kendisine İsmet Bey'den intikal eden yalıya bugünkü şeklini veren Fethi Ahmet Paşa ise, Sultan Mecit'in ablası Atiye Sultan ile evliydi ve bu yüzden "Damat" lakabıyla anılırdı. 18'inci yüzyılın sonunda yapıldığı tahmin edilen yalıya adını veren Damat Fethi Ahmet Paşa, zevk sahibi bir insandı ve Osmanlı saraylarının dekore edilmesi görevi de kendisindeydi. Yalıya da kendi zevkine göre ilaveler yaptırdı, köşkünü inşa ettirdi ve bugünkü şeklini verdi.

1943-1946 yılları arasında, varisler tarafından özenli bir restorasyon yaptırılan yalının ilk halinden bugüne sadece selamlık binası ile harem bahçesi ve o zamandan kalma,güzel mermer fıskiyeli heykelli havuzu kalmış durumda.

Hale Tan



Hasip Paşa Yalısı


Hasip Paşa Yalısı, Beylerbeyi ile Çengelköy arasında, Yalıboyu Caddesi üzerinde yer alır. İlk inşaası II.Mahmut devrinde gerçekleşen yapının bugünkü binası ise XIX. yüzyılın başlarında, vakıf gelirlerinden sorumlu Mehmet Emin Efendi’nin oğlu Mehmet Hasip Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarının kim olduğu bilinmese de İtalyan olduğu tahmin edilmektedir. Yalı 900 m2’lik bir alanda, iki katlı olarak yapılmıştır.

Hasip Paşa’nın ismi tarihte ilk kez Sultan II. Mahmut’un Tophane’de yaptırdığı Nusretiye Camii’nin bina emininin yanında katip oluşu ile geçer. Nusretiye Camii’nin tamamlanmasından sonra buradaki başarısı sarayın dikkatini çekmiş ve kendisine Haceganlık rütbesi verilmiştir. Ardından Darphane Defterdarı ve Evkaf Nazırı olmuş, bu arada Müşir payesi ile onurlandırılmıştır. Tarihi kaynaklar Hasip Paşa’nın beş defa Evkaf Nazırı, iki defa Maliye Nazırı olduğunu ve 1870 yılında Şeyhülislam iken öldüğünden söz eder.

Yalının selamlık kısmı zamanla birkaç kez tadilat görmüş, yanmış tekrar yapılmış, daha sonra yıkılmış ve yerine bugün halk arasında “Kuleli Yalı” adıyla da tanınan Kalkavanlar Yalısı inşaa edilmiştir. Hasip Paşa yıkılan bu bölümü oğlu Rauf Bey için sonradan yaptırmış, ondan Hasan Kalkavan’a geçene kadarki süreçte yalı birkaç kez el değiştirmiştir. Nazım Kalkavan 1968’de yalıyı Haydarabad Nizamı Muharrem Jah’ın eşi Esra Jah’a satmış, yalı aynı yıl küçük çaplı bir restorasyon geçirmiştir.

Şu anda özgün mimarisiyle Boğaziçi’nin en güzel yalıları arasında gösteriliyor. 1987′de Özdemir Sabancı tarafından satın alınan Hasip Paşa Yalısı, Özdemir Sabancı’nın ölümünden sonra oğlu Demir Sabancı’nın mülkiyetine geçmiş ve 1995’de restore edilmiştir.

Hale Tan

Nuri Paşa Yalısı


Nuri Paşa Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesi, Kanlıca’da bulunan bu yalı, Sultan II Abdülhamit döneminde Nuri Paşa tarafından 1895 yılında yaptırılmıştır
Nuri Paşa’nın oğlu Hami ressamdır ve Marki Necip Bey’in kızı Markiz ile evlenir. Sonraki yıllarda yalı Hami Bey’den eski bakanlardan Muhlis Erkmen’in mülkiyetine geçmiş, daha sonra da Sadıkzadeler tarafından satın alınmış, son olarak da Rahmi Koç’un mülkiyetine geçmiş olup, Rahmi Koç Yalısı olarak da anılmaktadır. Ancak yalıda artık Rahmi Bey’in büyük oğlu Mustafa Koç oturmaktadır.
Yalı XIX yüzyıl ikinci yarısında yapılmış art-nouveau üslubu yapılardan bir örnektir İki katlı ahşap yalı son onarımlar sırasında beton takviyeli olarak yenilenmiştir Yalı orta sofa etrafında sıralanmış odaların oluşturduğu plan düzenine göre yapılmıştır Yalının ortasında denize yönelik altlı üstlü birer balkonu bulunmaktadır Bunlardan üst balkon ahşap çatının devamı üçgen bir alınlıkla sonuçlanmaktadır

Hale Tan

Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı



İstanbul Boğazı'nın en eski yalısı olan yapı, Meşruta Yalı olarak da biliniyor. 1699'da Amcazade Hüseyin Paşa için inşa edildi. Yeğen, Sarhoş, Mevlevi lakaplarıyla da bilinen Amcazade Hüseyin Paşa, Köprülü Mehmed Paşa'nın yeğeni ve Fazıl Ahmed Paşa'nın amcasıydı.
1697-1702 yılları arasında sadrazamlık yapmıştı. Bugüne kalan yapı, eskiden Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nın selamlık dairesinin divanhanesini teşkil ediyordu. Harem dairesi ise selamlığın 70-80 metre kadar güneyindeydi. Haremin eski bir fotoğrafından hareketle iki katlı, iki büyük sofalı ve 15-20 odalı olduğu tahmin ediliyor. Yalının 1893 Rus Savaşı sırasında yerleştirilen Rumeli göçmenleri yüzünden tahrip olduğu ve kısmen yıktırıldığından ya da bir yangınla ortadan kalktığından söz ediliyor. Ancak, daha yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı sivil mimarlığının eşsiz bir eseri olarak dikkat çekmiş olmasına rağmen, Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nda en büyük tahribata günümüze kadar süren ihmal neden oldu.
Yalının şu anki hâli oturulamayacak durumda olsa bile Boğazın en eski yalısıdır. Bulunduğu konumda fiyatını artıran etkenlerden biri. Zîrâ aynı zamanda kaptanıderyalık’da yapan Amcazade Hüseyin Paşa, boğazı çok iyi bildiğinden, yalısını boğazın en dar ve en güzel yerlerinden birisine yaptırmış.
Meşhur Fransız yazar Piyer Loti, 1910 senesinde İstanbul’a geldiğinde; “Boğaziçi yalılarını, özellikle Amcazâde Yalısı’nı kurtarın” diye figân etmişti lâkin aldıran olmamıştı.
Üç asırlık Amcazâde Yalısı günümüzde, Amcazâde Hüseyin Paşa Vakfı’na ait. Vakıf mütevellisinin başkanı ise Hüseyin Paşa’nın soyundan gelen Ahmet Cengiz Köprülü. Vakıf, yalıyı satmak yerine yap-işlet-devret metoduyla restore ettirmek niyetinde idi. Ve turistik amaçlı kiraya vermeyi düşünüyorlardı. Tıpkı Sait Halim Paşa Yalısı’nda olduğu gibi davetler, partiler, kutlamalar için kiralanabilen bir rezidans yada otel. Eskiden olduğu gibi 4 ana binanın tekrar ihya edilmesi amacındalar.
1990 senesinde eski belediye başkanlarından Bedrettin Dalan döneminde yalı yıkılıp, arazisi de halka açık bir park haline getirilmek istendi, lâkin mahkeme kararıyla vârisleri tarafından bu girişim engellenmişti. Bir ara hırsızların yağmasına da maruz kalan yalıdan birçok şeyin yanında mermer havuzun mukarnaslı fıskiyeleri dahi çalınmıştı.
Dünyanın en eski ahşap yalısı olan Amcazade Yalısı’nın yap-işlet-devret ihalesini Ağaoğlu Grubu kazandı. Ve bugünlerde restorasyonu da başladı. Yakında görkemli bir otel projesi ortaya çıkacak.

Hale Tan

Kont Ostrorog Yalısı


Boğaz’ın en tarihi binalarından biri. İslam hukuku konusunda uzman olan Polonya doğumlu Leon Ostrorog, Osmanlı İmparatorluğu’na danışmanlık yapmış. Galata bankerlerinden olan Lorando’ların kızı Jeanne ile evlenen kontun misafirleri arasındaki ünlü isimlerden biri de Pierre Loti’ymiş.
Abud Efendi yalısına komşu olan Kont Ostrorog Yalısı Boğaziçi’ndeki en güzel ve tarihi binalardan biri. İslam hukuku konusunda uzman olan Polonya doğumlu Leon Ostrorog, Osmanlı ımparatorluğu’na danışmanlık yapmıştı. Galata bankerlerinden olan Lorando’ların kızı Jeanne ile evlenen kontun misafirleri arasındaki çok sayıda ünlü isim vardı ve bunlardan biri de Pierre Loti’ydi. Yalı Rahmi Koç’a ait. Boğaz’da gördüğümüz en güzel döşenmiş yalılardan biri. Çalışma odasında Rahmi Koç’un koleksiyonlarından bazılarını görmek mümkün.

Hale Tan

Zarif Mustafa Paşa Yalısı


Karadeniz’den Marmara’ya durmadan akan sulara şahitlik yapan Zarif Mustafa Paşa Yalısı, II. Mahmud’un kahvecisi Kani Bey tarafından 1800’lerde satın alınmış. İlk yapıldığında Harem, Selamlık ve Kayıkhane bölümlerinden oluşan ve bugünkünden üç kat daha büyük olan yalı, 1848 yılında Zarif Mustafa Paşa’nın mülkiyetine geçmiş. 1992’ye kadar aynı ailenin fertleri tarafından kullanılmış. Yalı eski bir Bizans manastırının kalıntıları üzerinde yer aldığından Ayazma (Kutsal Su Kaynağı) halen binanın bahçesinde bulunuyor. Paşa’nın damadı Sadık Bey, kayınpederinin sürekli verdiği ziyafetlerden sıkılınca Selamlık ve Kayıkhane olan bölümü satın alıp araya da kocaman bir duvar ördürmüş. Aile Şeyh Talat Efendi’nin akrabasıymış. Sadık Bey’in oğlu Osmanlı mebusu Mehmet Esat Bey yalıda bulunan Hz. Muhammed’in sakalına (Sakal-ı Şerif) ait bir teli Anadolu Hisarı’ndaki Fatih Camii’ne hediye etmiş. Bundan sonra halk yalıyı “Esat Bey Yalısı” olarak adlandırmış. Binanın cihannüması Sakal-ı Şerif’i muhafaza etmek için kullanılmış. 1926’da yalı sakinlerinden Sadiye Hanım’ın düğünü nedeniyle bakımı yapılan bina sarıya boyanınca adı “Sarı Yalı” ya çıkmış. Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’u İngilizler işgal edince Esat Bey’in oğulları yalıyı Anadolu’ya silah ve mühimmat göndermek için kullanmışlar. Yalının Harem kısmı da İngilizler askerleri için kullanılır kaygısıyla sahipleri tarafından yıktırılmış. Yalı 2000 yılından beri burada oturmakta olan başka bir ailenin mülkiyetinde. Aile Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunmak için elinden geleni yapıyor. Evin zarif hanımefendisi Colin Powell, Oprah Winfrey, Madeleine Albright ve Rus Grand Düşesi Maria Vladimirovna Romanova gibi önemli misafirleri yalıda ağırlıyor. Yalıda bulunan tarihi Türk hamamı güzel bir mermer işçiliğine sahip ve orijinal haliyle muhafaza edilmiş. Binadaki en önemli kısımlardan biri de kadınların deniz hamamı olarak kullandıkları yer. Bunu evin içindeki kapalı bir havuz olarak düşünün. Mahremiyet dolayısıyla geçmişte denize giremeyen kadınlar evin içindeki bu havuzda yüzerlermiş. Şu anda Kahve Odası olarak kullanılan bu yerin camla kaplı zemininin altında balıklar yüzüyor! Günümüzde akvaryum olan bu havuzun filtre edilmiş suyu Boğaz’dan geliyor.
17’inci yüzyılın sonu veya 18’inci yüzyılın başında inşaa edildiği tahmin edilen Zarif Mustafa Paşa Yalısı harem, selamlık ve Mehtabiye Köşkü olmak üzere üç ayrı bölümden meydana geliyor. Mehtabiye Köşkü’nün bir bölümü günümüze gelebilmiş ve bu bölüm çeşitli onarımlar nedeni ile özelliğini büyük ölçüde yitirmiş. Haremin bir kısmı 1918-1919 yıllarında yıkılmış, kalan bölümüne de 1971 yılında bir gemi çarpmış ve böylece harem bölümü günümüze gelememiş. Günümüze yalnızca selamlık kısmı gelmiş.
Toplam 1.921 metrekare arsası bulunan yalının bugünkü sahibi ise Demsa’nın sahibi Demet Sabancı Çetindoğan. Yalıyı 2000 yılının kasım ayında satın alan Sabancı, restorasyon yaptırmış ve yalının değerine değer katmış.

Hale Tan

Muratoğulları Yalısı (Mustafa Özkan Yalısı)



Yeniköy’de Mustafa Özkan’ın sahibi bulunduğu yalı aslında bundan yıllar önce Muratoğlu ailesi tarafından yaptırılmıştır. Muratoğulları Ankaralı bir ailedir. Çok zengin bir aile olduklarını Ankara’dan kalkıp İstanbul’da bir yalı sahibi olmak istemelerinden anlıyoruz. Çünkü yalı’da oturmak hesabı olmayan bir servet ve cesaret isteyen bir durum. Muratoğlu ailesinde ikisi de var. Baba Muratoğlu, oğlu mimar mühendis Haluk Muratoğlu’nun eğitimini ve kariyerini devam ettirmek için Amerika’ya gitmek istemesi ısrarına onay vermiyor çünkü oğlundan ayrılmak istemiyor. Ancak Haluk Muratoğlu kimseyi dinlemiyor ve Amerika’ya gidiyor. Ne kadar hazindir ki oğlu çekip gidince baba Muratoğlu beraber keyfini çıkaramayacağı için yalı satma kararı alıyor ve 1964’de bu görkemli yalıyı 2 milyon liraya satıyor ve o parayı 20 sene boyunca kasasında olduğu gibi tutuyor. Oğlunun hasreti ile eriyip hayata veda ediyor. Ve sonrasında yalı Boronkay ailesine oradan da Mustafa Özkan’a satılıyor.

Hale Tan

Necip Akar Yalısı



Bu kadar ünlü nazarlı yalıdan bahsedipte Necip Akar Yalısından bahsetmemek mümkün değil. Akar ailesi 1950 yıllarında Türkiye’nin en önemli ailelerindendir. Necir Akar cömert yaşamayı seven önde gelen idamlarından biri olarak bilinir. 1950’lerde en ünlü, en büyük reklam ataklarını yapmış, çığır açan markaların sahibi Necip Akar şirketleridir. İşte o yıllarda Yeniköy’de tüm ihtişamı ile halen durmakta olan yalıyı yaptırıyor. Ama maalesef yalıya taşındıktan sonra talihsizlikler yakasını bırakmıyor. Ve bu dönemde, yalıdan birgün motoru ile açılıyor ve motordan düşüyor. Boğazın azgın dalgalarına direnemeyerek hayata veda ediyor. Zenginliğinin doruğunda ve bu kadar ünlü bir işadamı iken bunların olmasından daha büyük bir talihsizlik olabilir mi? Babaları öldükten sonra Akarlar yalı da yaşamaya devam ediyordu.
Necip Akar Yalısı, 2002 yılında Index Bilgisayar'ın sahibi Erol Bilecik tarafından 4 milyon dolara satın alındı.

Hale Tan

Tevfik Ercan Yalısı




Bebek girişindeki bu yalı boğazın güzel yalılarındandı. Tevfik Ercan Ankara asıllı bir işadamıdır. Denilebilir ki Türkiye’nin en eski otomobil, kamyon ve otobüs ithalatçısıdır. MAN kamyonlarının sahibi. 1950’lerde Topkapı’da kurduğu Man fabrikalarına üretime geçtikten sonra servetini katlıyor. Bir çok iş kolunda büyüyen Tevfik Ercan, Yeşilköy Çınar Otelinde sahibi. Bu büyüme sürecinde Ercan diğer işadamları gibi Boğazda yalı sahibi olmak istiyor ve pazarlıklar sonucunda bir yalı sahibi oluyor. Sonra içi milyonlar dökülerek düzenleniyor. Ancak yalıya taşındıktan kısa bir süre sonra Tevfik Bey’in işleri bozuluyor. Ardarda krizler başlıyor ve nakit sıkıntısı bir türlü çözülemiyor. Sanki sihirli bir el Tevfik Bey’in işleri üzerinde dolaşmaya başlıyor yada göze geliyor. Çok kısa sürede borçlu olduğu bankalar mallarına bir bir el koyuyor.
Tevfik Ercan’ın sekiz yıl önce hayatını kaybetmesinin ardından ailesi yalıyı satışa çıkardı. Tekstilci ve aynı zamanda Angel Grup’un Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ör, 17.5 milyon dolara satın aldığı binanın içini yıktırdı. Restorana dönüştürdü. Yapılan yatırım bina bedeli dahil 22 milyon euro’yu buldu.. Tevfik Ercan Yalısı dünya mutfağından seçmelerin yer aldığı “Chilai Restaurant” olarak hizmet vermeye başladı.

Hale Tan 

Kıbrıslı Yalısı



Kandilli'deki Kıbrıslı Yalısı’nın bilinen ilk sahibi I. Abdülhamit devri sadrazamlarından İzzet Mehmet Paşa’dır. Yalı, ‘Kıbrıslı’ adını ise Mehmet Paşa ailesinden sonra satıldığı Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’dan almıştır.
64 metrekarelik sahil cephesine sahip olan Kıbrıslı Yalısı'nda tam 20 oda bulunmaktadır. Yalıda muhtelif tarihlerde tamirler yapıldığından üç büyük hamamı yıkılmıştır. Yalının ilk sahibi ise İzzet Mehmet Paşa. Üç değişik Sultana sadrazamlık ve Rusya büyükelçiliği yapmış olan dürüst ve yetenekli devlet adamı Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa yalıyı 1840 yılında satın almış, o zamandan beri aynı ailede kalmıştır.
Boğazın en eski ve sürekli oturulan yalısı olarak da bilinen mekanda Piyer Loti ve Yahya Kemal gibi yazarların çok sevdiği bir toplantı yeriydi ve Iraklı Kral Faysal ve Fransız Prensesi Eugine gibi ünlüleri ağırlandı. Şu an birkaç hissedara ait olan yalının üçte birinde Alev-Halis Komili çifti, kalan diğer üçte birlik bölümlerde ise Ömer üründül ve Dirvana Aileleri oturuyor.

Hale Tan

Yılanlı Yalı



Yılanlı Yalı'nın günümüze ulaşan kısmı, Aşiyan Parkı’na bitişik. 18. yüzyıl sonlarında inşa edilmiş. İlk sahibi Reisülküttab Mustafa Efendi. Vakti zamanında II. Mahmud kayıkla sahilden geçerken bu yalıyı görüp çok beğenmiş, hatta satın almak istemiş. Mustafa Efendi, konuyu ortak dostları Said Efendi'ye açar. Said Efendi arkadaşını ve yalısını korumak için yalının yılanlı olduğunu uydurur. Said Efendi, bu ifadesiyle padişahın yalıyı almasını önler ama yalının adı da ''Yılanlı'' olarak günümüze kadar gelir.
Yalının günümüzdeki hikayesi de ilginç. Yalı ve çevresindeki arazi üç kardeşe kalır. Üç kardeşin de yalıyı yeniden restore edecek paraları yoktur. Kardeşler yalıyı yazlık olarak kullanmaktadır.
Yalı 1964 senesinde çıkan şaibeli bir yangınla tamamen yanmış. 1989’da Üç kardeşten biri hissesini zenginlerden Aydın Bolak’a satar. Aydın Bolak yalıyı tamamen yıkar ve içini beton, dışını ahşap halde yeniden yaratır. O yıkıntı yalı kaloriferli bir yalı olmuştur. Bolak, iki kardeşe ana binanın yanındaki küçük binayı ikiye bölerek bırakır. Biraz da arazi verir. Bolak maddi zora düşünce hissesini bir başka zengine satar. Üç kardeşten ikisi hayata veda eder. Biri yaşamını o yalıda sürdürür..
İşadamı Aydın Bolak''a ait olan yalı, borçları dolayısıyla 2001''de 10 milyon dolar borç karşılığı Albaraka Türk’e geçtiği yazıldı, oysa Bursalı sanayici bir aileye satıldı.


Hale Tan

Ahmet Necip Bey Yalısı


Kanlıca ile Anadolu Hisarı arasında bulunan Marki Ahmet Necip Bey Yalısı’nın 19’uncu yüzyıl sonunda, İtalyan bir mimar tarafından yapıldığı söylenmektedir
Yalıyı yaptıran Fransız asilzadesi Marki, aşık olduğu Melike Aliye Hanım ile evlenebilmek için Müslüman olmuş ve Ahmet Necip ismini almıştır
Böylece yalının adı da Marki Ahmet Necip Bey Yalısı olarak kalmıştır. 2 bin 400 metrekare arsası ve 700 metrekare oturumlu binası olan yalı, 1983’te çıkan yangında ağır hasar görmüş ve restore edilmiştir. Yalının 1978’den bu yana sahibi işadamı Erdoğan Demirören’dir. Erdoğan Demirören bu yalıya geçtikten sonra bir dönem sağlık ve maddi sıkıntılar yaşamış olsa da inat edip yalıda oturmaya devam ediyor.


Hale Tan

Rasim Ferit Talay Yalısı (Tansu-Özer Çiller Yalısı)


Yalının bilinen ilk sahibi Dr. Rasim Ferit Talay’dır. Talay, İstanbul işgal altında iken Minber Gazetesi’ni çıkarmıştır
Talay ve Atatürk’ün dostlukları ömür boyu sürmüştür. Atatürk’ün, İstanbul’a geldiğinde kimi zaman Yeniköy’deki bu yalıda kaldığı bilinir
Yalı, Talay Ailesi’nden sonra 1960 yılında Mesadet Manioğlu’na geçmiş, 1981 yılında ise Özer Uçuran Çiller ve Tansu Çiller çifti tarafından satın alınmıştır.


Hale Tan

Afif Ahmet Paşa Yalısı.




Yeniköy sahilinde yer alan Ahmet Arif Paşa Yalısı'nın ilk sahibi, Koca Reşit Paşa'nın kızı Ferendiz hanım, Muhayyeş yalısı olarak anılan yapının her katı farklı bir stile sahip. Bir zamanlar Yeşilçam filmlerine set olarak kiralanan yalıda, 80'lerin ortasından itibaren 17 yıl Uzan ailesi oturdu.
Afife Ahmet Paşa Yalısı mimarı Alexandre Vallaury . Neo-barok tarzında yapılmış. Yalının mimarı Osmanlı Bankası ve Pera Palas binalarına da imzasını atmış. Binayı Afif Ahmet Paşa’nın ailesinden, Pera Palas’ın eski sahibi Misbah Muhayyeş almış. Yalının ilgi çeken birinci yanı Orient Ekpres’de Cinayet adlı kitabını yazmak için İstanbul’a gelen Agahta Christie'nin yalının misafirlerinden biri olması. İkinci ilginç yanı da yalının 1986'dan sonra Uzan ailesine geçmiş olması.
2006' da TMSF' nin kontrolüne geçen yalıda "Binbir Gece",  "Aşk-ı Memnu" gibi diziler çekildi. Yalı biraz gizemli çünkü çok ilginç olaylar olmuş günümüze kadar.
Yalı film gibi hayatların tanığıdır. Türkiye'de ilk yerli dizi, İstanbul'un 2. en pahalı yalısı olan Afife Ahmet Paşa yalısında çekildi. Lakin Yeşilçam'ın çektiği film, bu yalıda yaşanan gerçek hayatların yanında çok sönük kaldı. Bir çok yalnızlığa ve çöküşe, sessiz sürgünlere ve ölümlere şahit olan bu görkemli ve sırlarla dolu yalı,  yapayalnız, sessiz ve ıssızdı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Ahmet Afif Paşa Yalısı’nı Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’e sattı.

Hale Tan

YENİKÖY


Yeniköy Padişah Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulmuş. Trabzon’dan Rum aileler, Rize’den Müslüman aileler göç ettirilerek burada iskân edildiler. Yani yarısı Türk, yarısı Rum! Zamanla Ermeni ve Musevilerin de gelmeleri ile azınlıklar çoğunluğu ele geçirdiler. Türkler bağ, bahçe ve balıkçılık işleri ile uğraşırken azınlıklar hem bu işleri yaptılar, hem de ticarete atıldılar, para kazandılar. Para parayı çekti ve hem zenginlik hem de çoğunluk azınlıklara geçti. Azınlıklar bu konumlarını 1960’lı yıllara kadar devam ettirdiler.
Yeniköylü balıkçıların küçük limanları vardır. Olan yirmi-otuz balıkçı kayığının hemen hepsi de oltacı. Yabancı bir kayığın limana girmesi izne bağlı, o da veren olursa. Yoksa havasını alır! Yeniköy’de oltacıların avlandıkları yer çakarla Tarabya arası! Bu alana yabancı balıkçı kayıklarını da sokmazlar! Hatta biraz da paylaşımı sevmezler gibi! Balıkçıların tamamı Karadenizli, daha doğrusu hemen tamamı Rizeli! Demek ki Karadenizliler bahçe ve denizle uğraşırken Rumlar ticaret yaparak köşe döndüler. Beş parmağın beşi bir değil! Elbette ki Rum ve Ermeni balıkçılarda vardı, hatta çok şöhretli balıkçı reisleri vardı Sokrati ve Barba Yorgo gibi, şimdilerde arama bir numunelik bile yok!
Yeniköy Spor Kulübü bu yörenin en etkili derneği. Başkan ve yönetici olarak çok kişi görev yaptı. Başkanlık yapanlardan Haluk Ulusoy, TFF Başkanlığı’na kadar yükseldi ve bu görevinde büyük başarılar elde etti. Ali Düşmez eski bir profesyonel futbolcu. Beykoz’da oynadı. Yeniköy’e başkan olunca nerede ise yaşı kadar başkanlık yaptı. Başkanlığı devam ederken İstanbul Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanlığı’na seçildi, ayrıca TFF yönetimine yedek üye olarak girdi. Siyasi yönden de oldukça güçlü. Devamlı ileri gitti ve AKP kurulunca CHP oluşunu inkâr etmeden bu parti saflarında politika yaptı. Önce Beyoğlu Belediye Meclisi, sonra Sarıyer’den İl Genel Meclisi’ne seçildi. Sadece sporcu ve siyasetçi değil çok başarılı bir işadamı. 

Hale Tan

Dadyan Yalısı



Yalıları saymakla bitmez! Hepsini kayda geçip, yazmak kolay değil. Ama biri var ki yazmadan olmaz. Bu yalının adı Dadyan Yalısı’dır. Binayı II. Abdülhamid’in vezirlerinden Ermeni Düzoğlu yaptırdı. Büyük harcamalarla yapılan bu yalı nedeniyle Düzoğlu yolsuzlukla suçlandı ve yalının balkonunda asılarak idam edildi. Yalı boş kalacak değil ya! Nikola Aristarhi tarafından satın alınan yalıya bilahare Dadyan Ailesi sahip olunca, yalı bu isimle anılır oldu. Binanın son sahipleri Adil Sezer Ailesi’dir.

Hale Tan

Şehzade Burhanettin Yalısı



Sıra gelir sahilhanelerin hasına. Yalı, Şehzade Burhanettin Yalısı olarak isim almıştır. 1880 yılında yapılmış. Yaptıran Varki Vartaks Efendi’dir. Yalının 3 bin metre kapalı olanı, 64 odası vardır. Rıhtımın uzunluğu 60 metredir. Varki Vartaks Efendi ölünce yalıyı Ahmet Münir Paşa satın aldı. Bir süre sonra da II. Abdülhamid oğlu Şehzade Burhanettin Efendi’ye bu yalıyı satın alıp verdi.  Osmanlılar ülke dışına atılırken yalıyı elden çıkardılar. Sahibi Ahmet İhsan Efendi oldu. Ama bu kişide de kalmadı. 1984’de yalıyı Müfit Erbilgin satın aldı. O tarihten beri “Erbilgin Yalısı” olarak bilinir. Çok büyük onarım gördü. Dünyanın en pahalı sahilhanelerinden biridir. Sahibi Müfit Erbilgin “Ben bugünlere hamallık yaparak geldim” demektedir. Ankaralıdır.


Hale Tan

Sait Halim Paşa Yalısı



Sait Halim Paşa, Sultan Abdülhamid'in sadrazamının torunuydu. Belirli bir muhalefet grubunun gizli üyesiydi ve yalı sık sık casus arayan hükümet kuvvetlerince basılırdı. Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine neden olan antlaşmayı imzalamasıyla tanınan ve daha sonra bir suikaste kurban giden Sait Halim Paşa'ya ait, neo-klasik tarzdaki yalının içi bir yangında mahvoldu.
Yalının tespit edilen ilk sahipleri Düzoğulları Ailesi’dir. Bilindiği kadarıyla Düzoğullları’ndan kalan yalıyı Aristarhis Ailesi tamamen yıktırmış ve tahmini 1863 yılında yeniden inşa ettirmişlerdir.
Yalı, 1876 yılında Prens Abdülhalim Paşa'nın mülkiyetine geçmiştir. Ancak o dönemde yalının harap halde olması ve de istenilen büyüklükte olmaması nedeni ile Çanakkaleli mimar-kalfa Petraki Adamandidis’e bugünkü biçimiyle yeniden yaptırılmıştır. Abdülhalim Paşa’nın 1890 yılında vefatı ile mülkü Paşa’nın dokuz evladına kalmıştır. Sait Halim Paşa, kardeşlerine ait hisseleri satın alarak 1894 yılında yalının tamamına sahip olmuştur.
Sait Halim Paşa Yalısı yıllarca metruk kaldıktan sonra 1955’de Turizm Bankası’na geçmiş ve bir müddet sadece yabancıların girebildiği kumarhane olarak kullanılmıştır. Yangın tehlikesi ve benzeri sebeplerle kumarhane 1972 yılında Hilton’a devredilmiştir. 1974 yılında tadilattan geçen yalının asıl büyük renovasyonu 1980-1984 yıllarında, Turizm Bankası tarafından TAÇ Vakfı’na (Türkiye Anıt ve Çevre Koruma) yaptırılarak gerçekleşmiştir.                         1989’da TC Turizm Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüştürülünce yalının sahibi Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur. Yalının bahçesi yaz aylarında restoran olarak işletilmiş, odalarının bir bölümü müze olarak düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra Başbakanlık yazlık konutu olarak da kullanılmış ve zaman zaman resmi toplantılar burada yapılmıştır. 

Yalı 1995 yılında geçirdiği yangın sonrasında Başbakanlık Resmi Konuk Evi adı altında restore edilmiştir. Bu restorasyon 2002 yılında tamamlanmıştır. Yalı, yangından önceki haline göre değil de inşa edildiği 1860’lı yıllardaki haline göre restore edilmiş, 2004 yılında Göçtur Turizm A.Ş.’nin işletmesine devredilene kadar da kullanılmamıştır.
2007 yılından itibaren Yeniköy Turizm Yatırımları ve Tic. A.Ş. tarafından işletilmektedir.




Hale Tan

Saffet Paşa Yalısı




Kanlıca'daki 250 yıllık Saffet Paşa Yalısı sahiplerinin hiçbirine uğurlu gelmedi Sadrazam Saffet Paşa burada Osmanlı'nın savaşlardaki yenilgileriyle kahroldu
İstanbul Boğazı'nın kıyısında dizili yalılar Türkiye'de zenginliğin sembolü. Boğaz'daki 600 yalının pek çoğu tarihi olayların ve zenginliğin yanı sıra büyük çöküşlerin de sahnesi oldu. Ama bunlardan biri var ki sahiplerine hiçbir zaman mutluluk getirmedi, aksine içinde yaşayanların dramatik sonları nedeniyle adı 'lanetli'ye çıktı. 
İmparatorluğun sonuna tanık Kanlıca'daki Saffet Paşa Yalısı'nı Ethem Efendi 1760 yümda yaptırmıştı. Ancak yalıya ismini veren daha sonraki sahibi, 2. Abdülhamit döneminde altı ay sadrazamlık yapan Mehmed Esad Saffet Paşa oldu. Altı kez Hariciye nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) görevini üstlenen Saffet Paşa bu yalıda yaşarken Osmanlı çöküş dönemindeydi. 1878 yılındaki savaşta Ruslar İstanbul Yeşilköy'e kadar ilerlemişti. Osmanlı'ya ağır yaptırımlar getiren Ayastefanos Antlaşması imzalandıktan sonra Saffet Paşa bu yalıda yabancı temsilcileri ağırladı. O günlerde içinin kan ağladığına şüphe yoktu. Büyük üzüntüler yaşayan Saffet Paşa bu yalıda öldü. Parça parça yıkıldı
Saffet Paşa'nın ölümünden sonra ailesine geçen yalının da başına gelmeyen kalmadı. Hamamı, kayıkhanesi ve son olarak harem bölümü 1920 yılında yıkıldı. Saffet Paşa'nın torunlarından Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi haremin bulunduğu arsayı satın alarak buraya 1931-1941 yıllarında yeni bir yalı yaptırdı. 1950'li yıllarda tarihi binada Saffet Paşa'nın torunu Kadri Cenani yaşıyordu. Aile artık eski ihtişamlı günlerinden uzaktı. Kadri Cenani evi bazen film çekimleri için kiraya veriyordu. 1976 yılında Saffet Paşa Yalısı'nın selamlık bölümü yandı ve uzun süre boş kaldı.
Saffet Paşa Yalısı'nın en uğursuz geldiği aile hiç şüphesiz Sapmazlardı. 1950'li yıllarda Ahmet Sapmaz, Hacı Ömer Sabancı'yla birlikte çırçır fabrikası kurmuş ve kısa sürede devletten aldığı kredilerle çok büyük bir servete kavuşmuştu. Sabancı ailesiyle birlikte Akbank'ı kuran Ahmet Sapmaz tekstil sektöründe büyük yatırımlara imza attı. 1980'li yıllara gelindiğinde Sapmazlar 50 milyar liralık servetin sahibiydi. Ancak hükümet kur garantisini kaldırınca milyarlarca lirayı bulan borçlar nedeniyle Sapmazlar'in şirketleri kısa sürede battı. Ahmet Sapmaz'ın önce yedi damadını sonra üç oğlunu şirketinin başına getirmesi de işe yaramadı. Kısa süre sonra Saffet Paşa Yalısı'nın üzerinde yine 'Satılık' yazısı vardı. Devlet el koydu
Yalı’da daha sonraki sahiplerinden Dinç Bilgin yaşadı. Sabah gazetesi ve atv'nin kurucusu Dinç Bilgin, Saffet Paşa Yalısı'nı satın aldıktan sonra '2001 ekonomik krizi' patlak verdi. Dinç Bilgin batan bankalar arasında olan Etibank'ın sahibiydi ve bütün mal varlığına el konuldu. Dinç Bilgin 10.5 ay tutuklu olarak yargılandı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilen varlıklarının arasında Saffet Paşa Yalısı da vardı. TMSF 2002 yılında yalıyı 5 milyon dolara sattı.
Son sahibi yalıda öldü. Yalının yeni sahibi Erol Toksöz de Türkiye'nin sayılı zenginleri arasındaydı. 1975 yılında bir eczacıyken ilaç deposu kuran Erol Toksöz daha sonra Sanovel İlaçları'nın temellerini atmıştı. 2000'li yıllara gelindiğinde Sanovel'in yıllık cirosu 1 milyar dolara ulaşmıştı. Toksöz Holding gıda yatırımları da yapmıştı.       
Saffet Paşa Yalısı, Türker Inanoğlu'nun sinemaya adım attığı mekan olmuştu. Saffet Paşa'nm torunlarından Kadri Cenani yalıyı film ekiplerine kiralıyordu.



Hale Tan

Tahsin Bey Yalısı



Yeniköy deyip bir çırpıda geçemeyiz. Türkiye’nin en kalburüstü insanları, en zenginleri ve en şöhretlileri buradadır. O nedenle her birinin önemli tarihi eser binaları vardır. Tahsin Bey Yalısı denize nazır önemli yalılardandır. Tahsin Bey Yalısı’nın yerinde önceden Sağır Ahmet Bey Yalısı varmış. Burası Abdülaziz döneminde Jön Türkler’in en önemli karargahlarından biriymiş. Ahmet Bey’in vefatından sonra yalı, oğlu Haydar Bey’e geçmiş. Eski eser meraklısı olan Haydar Bey’den de kızlarına intikal etmiş. Daha sonra yalı Türkiye’nin ilk baraj müteahhiti Tahsin Uzer’e satılmış. Tahsin Bey, devletin bile baraj yapmakta zorlandığı yıllarda Çubuklu Barajı ihalesini üstlenip, bunu başarıyla sonuçlandıracak kadar akıllı, güçlü bir işadamı. Fakat bu yalı Tahsin Bey’e uğursuz gelmiş. Yalıya taşındıktan kısa bir süre sonra Tahsin Bey yaşamını yitirmiş. Babası öldükten sonra oğlu da bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Tek kalan kız evlat ise bir yabancı ile evleerek terk-i diyar eylemiş. Sonuçta aile bunca servetlerinin ve mücadelenin hayrını görmeden yok olup gitmiş.  Tahsin Bey'e ait şirketin iflasından sonra ise yalı, Ilıcak Ailesi’ne geçmiş.
Kemal Ilıcak ve Ailesi bu yalıda ilk zamanlar çok şaşalı günler yaşıyorlar. Devrin bakanlarını, başbakanlarını, ünlü işadamlarını ve İstanbul sosyetesini bu yalıda ağırlıyor. Siyasi önemli kararlar alınıyor. Bir zamanların en büyük gazetesi Tercüman Gazetesi’nin, müthiş bir servetin ve birçok parlak işin sahibidir Kemal Ilıcak. Ancak bu yalı Kemal Bey’e de uğursuz geliyor. Ilıcaklar büyük sıkıntılardan sonra iflas ediyor. Bunun üzerine yalıya Enka şirketi ortaklarından Sadi Gülçelik sahip oldu (1975). 1980 yılında elim bir uçak kazası sonucu Sadi Gülçelik ölünce, yalı tekrar Ilıcak Ailesi’ne geçti. Daha sonra borç-alacak olayları nedeniyle yalı, Doğuş Grubu tarafından haczedildi. Erol Aksoy ile Ilıcakların anlaşmaları üzerine yalıya Erol Aksoy sahip oldu. Ne var ki, yalı Erol Aksoy'da da fazla kalmadı ve 2004 yılında Sabancı Ailesi tarafından satın alındı. Bu yalının bir ismi de Lanetli Yalı’dır. Bu ismi almasının nedeni, yalıya sahip olanların hiçbirisinin işlerinin iflah olmamasıdır. Bu yalının en büyük özelliği seksen metrelik bir rıhtıma sahip olmasıdır.



Hale Tan

Sadullah Paşa Yalısı




1960’lı yıllara kadar ağırlıklı olarak Rumların oturduğu Boğaziçi köyü olan Çengelköy’de kısmi de olsa geleneksel Boğaziçi yaşantısı hâlâ devam ediyor. Birçok yalısı ve köşkü dimdik ayakta duran semtin, geçmişle kıyaslanınca azalmış olsa da, sebze ve meyve bahçelerinin sayısı azımsanacak gibi değil. Semtin simgelerinden Aya Yorgi Rum Kilisesi ve Sadullah Paşa Yalısı ise ne yazık ki sadece yüksek duvarların arkasından izlenebiliyor. Çünkü her ikisine de girmek için özel izin almanız gerekiyor.  
Çengelköy’deki Sadullah Paşa Yalısı, Boğaz’ın en eskilerinden. Birçok olaya da tanıklık etti. Boğaz yalılarının içinde en eskilerinden olan yalı barok tarzındaki Osmanlı otağı şeklinde yapılmış. Aşı boyalı yalı, Sultan I. Abdülhamid tarafından XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Darüssaade Ağası (hadım edilmiş saray görevlisi) Mehmed Ağa’ya verilmiş. 1872’de yalıyı satın alan Sadullah Paşa, II. Abdülhamid döneminde jurnalcilerin kurbanı olmuş. V. Murad’ı tekrar başa geçirmek isteyenlerden biri olduğu için yurtdışına gönderilmiş. Önce Berlin, sonra da Viyana’da büyükelçilik yaptığı dönemlerde yurda dönmesine izin verilmemiş. Tanzimat Edebiyatı’nın ünlü isimlerinden biri olan Paşa, yabancı bir kadınla ilişki yaşamış. Bunun duyulmasından çekinmiş ve girdiği bunalım sonucu Viyana’da, 1891 yılında intihar etmiş. En büyük oğlu Asaf Bey de yasak aşk yaşadı. Ve zorla evlendirildi, mutsuz oldu. O da babası gibi intihar etti.
Sadullah Paşa’nın öldüğüne asla inanmayan eşi Necibe Hanım, evi daima Sadullah Paşa gelecekmiş gibi hazır tutmuş, onun en sevdiği elbiseleri giymiş. Necibe Hanım 1917’de vefat etmiş, bunun üzerine çocukları yalıyı, uzaktan akrabaları olan Ferit Tek‘e satmışlar. Ondan da kızı Dr. Emel Esin ve eşi Seyfullah Esin‘e kalmış. Babası Ahmet Ferit Tek, Cumhuriyet döneminin bakan ve hariciyecilerinden olan Emel Esin, 1914’te İstanbul’da doğmuş. Annesi Müfide, Fecr-i Ati döneminin kadın yazarlarındanmış. Önemli bir akademisyen olan Esin, Paris Üniversitesi’nden sanat tarihi doktoru unvanı almış. Önce bir Mısır prensi ile, 1941 yılında da büyükelçi Seyfullah Esin ile Tokyo’da evlenmiş. Tek-Esin Vakfı’nı kuran Esin Hanım 1987 yılında vefat etmiş. Yalı vakıf masraflarına katkıda bulunsun diye kiraya veriliyor. Ayşegül Tecimer Nadir yalıda kiracı olarak otururken bahçede bulunan tarihi bir Kuran yüzünden Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmış, ardından Fas’ın Marakeş şehrine yerleşmişti. Bu yalı da oturması Asil Nadir’in de sonunu getirmiştir.






Hale Tan

NAZARLI YALILAR




Onlar, İstanbul Boğazı'nın incileri... Onlar yüzyıllardan süzülen bir kültürle biçimlenmiş mimarileriyle, ne paşalar, ne padişahlar ağırlamış, iyi ve kötü nice hadiselere tanıklık etmiş yalılar...
Eski eser kabul edilen 366 adet yalı var. Kagir yalı sayısı 234. Birinci derece tarihî vasıflı 89 yalının 42'si Anadolu, 47'si Avrupa yakasında. Boğaz'da en çok yalıya sahip olanlar, 18 yalı ile Sabancılar. 2. sırada Yalçın Ailesi, 3. sırada Kibarlar ve Koçlar. Bir asırdır el değiştirmemiş yalı iki tane. Biri Zeki Paşa Yalısı (Baştimar), diğeri 125 metre ile en uzun rıhtımlı yalı unvanına sahip Kıbrıslı Yalısı.
En makbul yalılar Anadolu yakasında Kuzguncuk-Kanlıca arasında. Özellikle Vaniköy-Anadoluhisarı aralığındaki yalılar gözde. Avrupa yakasında 3 bölge önemli: Bebek, Baltalimanı ve Yeniköy.
Boğaz'da yaşananların dilsiz tanıkları olan yalılar, mimarileri kadar kimi zaman aşk ve entrika kimi zaman ise cin ve peri üzerine kurulmuş olan hikayeleriyle de ünlü.
Yalıda yaşamak hiç kolay değil. Bir kere rutubete dayanacak kadar sağlıklı olmak gerekiyor. Cephe rüzgârı ve tuzlu suyun aşındırdığı ahşap ve paslanmaz yüzeylerin boyası ve tavandan zemine, çatıdan bahçeye, kayıkhaneden kazan dairesine kadar yalının bakımı en fazla iki yılda bir yenilenmek durumunda.
Bazıları rıhtımı fayansla kaplatmış. Suyun gücü zamanla fayansları patlatıyor. Bahçe suyunun gittiği kanalları midyeler kaplıyor. Denize inilen merdiven yosun bağlıyor. Çatıdaki oluklara yapraklar dolduruyor.
Tabii ilk alımda yapılması gereken masrafların haddi hesabı yok. Çoğu kez rıhtım düzenlemesi yapılmamış oluyor. Deniz, evi sürekli yediği için, herkes rıhtımı uzatıp evi geriye alarak korumaya alıyor. Yalının çöküp denize kaymaması için en az 2-3 milyon liralık bir harcama yapılması lazım. Abud Efendi Yalısı gibi pek çok yalının denize kayma tehlikesinden söz ediliyor. '10 yalının beşinde bu sorun var' deniyor.
Boğaz'daki birçok yalının sahibi kimliklerini açıklamak istemiyor. Bu gizlilik çoğu zaman yalıyı satarken bile sürdürülebiliyor. Yalı satışından çok az insan haberdar ediliyor. Satış aile içinde halledilememişse, yakın tanıdıklar aracılığıyla elden çıkarılıyor. Komisyoncuları işlerine karıştırmak istemeyen yalı sahipleri, hem fiyatın düşmemesi hem de bir soyluluğun ifadesi olan yalılara komisyoncu eli değmemesi için direkt satmayı tercih ediyor. İç mimarisinin modernize edilmiş olması, denize olan cephe genişliği, orijinalliğini yitirmemiş olması, yalının fiyatını artıran faktörler. Yalılar arasında seçim ya da bir fiyat sıralaması yaparken tüm bu özelliklerin yanında bir nokta da kendini gösteriyor. Yalıların hikayesi. Her biri bin bir çeşit hikaye barındıran yalılar, kimi zaman tüm köhnemişliğine, yıpranmışlığına rağmen sadece hikayesiyle paha biçilemez hale geliyor.



Hale Tan