Hale Tan
11 Eylül 2012 Salı
10 Eylül 2012 Pazartesi
Mahmud Nedim Paşa Yalısı
Osmanlı’nın
Viyana Büyükelçisi Mahmud Nedim Paşa tarafından yaptırılan yalının en dikkat
çekici özelliği, Paşa’nın yaşadığı şehirler olan Viyana ve Prag’daki binalardan
etkilenerek yaptırdığı kulesi. Paşa, Osmanlı’da valilik ve sadrazamlık
görevlerinde de bulunmuş. Rus yanlısı politikaları dolayısıyla Nedimof olarak
adlandırılmış. Paşanın türbesi Garanti Bankası Nuruosmaniye şubesinin yanında
bulunuyor. Torunları tarafından Kızılay’a bağışlanan yalı 2004’te Yalçın
Sabancı’ya satıldı. Yalçın Sabancı’nın boğazda başka yalılarıda mevcut.
Hale Tan
Ethem Pertev Yalısı (Beykoz)
Ethem Pertev
Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesinde bulunan Ethem Pertev Yalısı 1860
yılında Art Nouveau üslubunda yaptırılmıştır Bu yalının kimin tarafından
yaptırıldığı kesinlik kazanmamakla beraber saraylı bir kadın tarafından
yaptırıldığı ileri sürülmektedir Saraydan yaşlılığından ötürü ödüllendirilmiş
bir hanım olup, bundan dolayı yalıya Saraylı Hanım Yalısı ismi de verilmiştir
ACabir Vada’dan öğrenildiğine göre; bu hanım uzun yıllar kimse ile görüşüp
konuşmamıştır Eczacı Ethem Pertev Bey bu yalıya kiracı olarak girmiş sonra da
yalıyı satın almıştır
Eczacı Ethem
Pertev Bey, Türkiye eczacılık tarihinin önemli kişilerinden olup, ailesi
Bulgaristan’daki Tırnova kentinden İstanbul’a gelmişti Mekteb-i Tıbbiye-i
Mülkiye’nin yeni açılan eczacılık bölümünün ilk mezunlarındandır. Ethem Bey
İstanbul Aksaray’da kendi adını taşıyan eczaneyi açmış, aynı yıl Türkiye’nin
ilk hazır ilâcı olarak bilinen "Sirop Pertev"i (Pertev kuvvet şurubu)
üretmeye başlamıştır Cumhuriyet’in ilânından sonra Çemberlitaş’ta Matbaa-i
Osmaniye binasının bir kısmını laboratuar haline getirmiş, üretiminin
çeşitlerini arttırmıştır
Cephe
görünümündeki arabesk üslubundan ötürü de Süslü Yalı ismi ile de tanınmıştır.
Yalı kazıklar üzerinde iki katlı ahşap olup, önündeki arabesk balkonu ile
dikkat çeken bir mimariye sahiptir. Yalı harem ve selamlık olmak üzere iki
bölümden meydana gelmiştir
Ethem Bey’in
ölümünden sonra yalı 1932 yılında satılmıştır Bazı kaynaklara göre yalıyı
Şirketi Hayriye kaptanı Hari Bey, bir başka kaynağa göre de Mürşide Hanım
isimli biri tarafından satın alınmıştır.
Hale Tan
Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı
XIX. yüzyıl sonu
Asaf Paşa Yalısı, Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı olarak da biliniyor. Kanlıca’da,
Ahmet Rasim Paşa Yalısı’nın Anadoluhisarı yönünde yer alan kırmızı aşı boyalı
yalının ilginç adı ilk sahibinden geliyor. 7- 8 Hasan Paşa okuma yazma bilmeyen
biriymiş. Padişaha karşı girişilen isyan hareketinin elebaşısı Ali Suavi’yi
öldürdüğü için Sultan 2. Abdülhamit tarafından paşalıkla ödüllendirilmiş. Okuma
yazma bilmediği için imzasını Arap alfabesinde “ha” ve “nun” harflerine
benzeyen yine Arapça 7 ve 8 rakamlarıyla atıyormuş. Aralarını da Arapça “s”ye
benzeyen dalgalı bir çizgiyle birleştiriyormuş. Böylece adını yazmış oluyormuş.
Hasan Paşa, imza atarken kullandığı yöntem yüzünden Yedi Sekiz Hasan Paşa
olarak anılıyordu. Yalı, şimdi Abdi İbrahim İlaç’ın sahibi olan Barut ailesine
ait.
Hale Tan
Fethi Ahmet Paşa Yalısı / Kuzguncuk
18. yüzyılın
sonlarında yapıldığı tahmin edilen Fethi Ahmet Paşa Yalısı, 19. yüzyılda bu
şahsın mülkiyetine geçmiştir. 1801 yılında dünyaya gelen Fethi Ahmet Paşa,
Enderun da iyi bir eğitim aldıktan sonra devlet kademesinde çeşitli önemli
görevlerde bulunur. Tophane müşirliğine kadar yükselen paşa, Aya İrini’de ilk
Türk müzesini kurmuştur.
Şu anda
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın dayısı Cengiz Yalçın'a ait olan
yalının bilinen ilk sahibi İsmet Bey ile ilgili pek bilgi bulunmamaktadır.
Kendisine İsmet Bey'den intikal eden yalıya bugünkü şeklini veren Fethi Ahmet
Paşa ise, Sultan Mecit'in ablası Atiye Sultan ile evliydi ve bu yüzden
"Damat" lakabıyla anılırdı. 18'inci yüzyılın sonunda yapıldığı tahmin
edilen yalıya adını veren Damat Fethi Ahmet Paşa, zevk sahibi bir insandı ve
Osmanlı saraylarının dekore edilmesi görevi de kendisindeydi. Yalıya da kendi
zevkine göre ilaveler yaptırdı, köşkünü inşa ettirdi ve bugünkü şeklini verdi.
1943-1946 yılları
arasında, varisler tarafından özenli bir restorasyon yaptırılan yalının ilk
halinden bugüne sadece selamlık binası ile harem bahçesi ve o zamandan
kalma,güzel mermer fıskiyeli heykelli havuzu kalmış durumda.
Hale Tan
Hasip Paşa Yalısı
Hasip Paşa
Yalısı, Beylerbeyi ile Çengelköy arasında, Yalıboyu Caddesi üzerinde yer alır. İlk
inşaası II.Mahmut devrinde gerçekleşen yapının bugünkü binası ise XIX. yüzyılın
başlarında, vakıf gelirlerinden sorumlu Mehmet Emin Efendi’nin oğlu Mehmet
Hasip Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimarının kim olduğu bilinmese de İtalyan
olduğu tahmin edilmektedir. Yalı 900 m2’lik bir alanda, iki katlı olarak
yapılmıştır.
Hasip Paşa’nın
ismi tarihte ilk kez Sultan II. Mahmut’un Tophane’de yaptırdığı Nusretiye
Camii’nin bina emininin yanında katip oluşu ile geçer. Nusretiye Camii’nin
tamamlanmasından sonra buradaki başarısı sarayın dikkatini çekmiş ve kendisine
Haceganlık rütbesi verilmiştir. Ardından Darphane Defterdarı ve Evkaf Nazırı
olmuş, bu arada Müşir payesi ile onurlandırılmıştır. Tarihi kaynaklar Hasip
Paşa’nın beş defa Evkaf Nazırı, iki defa Maliye Nazırı olduğunu ve 1870 yılında
Şeyhülislam iken öldüğünden söz eder.
Yalının selamlık
kısmı zamanla birkaç kez tadilat görmüş, yanmış tekrar yapılmış, daha sonra
yıkılmış ve yerine bugün halk arasında “Kuleli Yalı” adıyla da tanınan
Kalkavanlar Yalısı inşaa edilmiştir. Hasip Paşa yıkılan bu bölümü oğlu Rauf Bey
için sonradan yaptırmış, ondan Hasan Kalkavan’a geçene kadarki süreçte yalı
birkaç kez el değiştirmiştir. Nazım Kalkavan 1968’de yalıyı Haydarabad Nizamı
Muharrem Jah’ın eşi Esra Jah’a satmış, yalı aynı yıl küçük çaplı bir
restorasyon geçirmiştir.
Şu anda özgün
mimarisiyle Boğaziçi’nin en güzel yalıları arasında gösteriliyor. 1987′de Özdemir Sabancı tarafından satın alınan
Hasip Paşa Yalısı, Özdemir Sabancı’nın ölümünden sonra oğlu Demir Sabancı’nın
mülkiyetine geçmiş ve 1995’de restore edilmiştir.
Hale Tan
Nuri Paşa Yalısı
Nuri
Paşa Yalısı (Beykoz) İstanbul ili Beykoz ilçesi, Kanlıca’da bulunan bu yalı,
Sultan II Abdülhamit döneminde Nuri Paşa tarafından 1895 yılında yaptırılmıştır
Nuri
Paşa’nın oğlu Hami ressamdır ve Marki Necip Bey’in kızı Markiz ile evlenir. Sonraki
yıllarda yalı Hami Bey’den eski bakanlardan Muhlis Erkmen’in mülkiyetine
geçmiş, daha sonra da Sadıkzadeler tarafından satın alınmış, son olarak da
Rahmi Koç’un mülkiyetine geçmiş olup, Rahmi Koç Yalısı olarak da anılmaktadır. Ancak
yalıda artık Rahmi Bey’in büyük oğlu Mustafa Koç oturmaktadır.
Yalı
XIX yüzyıl ikinci yarısında yapılmış art-nouveau üslubu yapılardan bir örnektir
İki katlı ahşap yalı son onarımlar sırasında beton takviyeli olarak
yenilenmiştir Yalı orta sofa etrafında sıralanmış odaların oluşturduğu plan
düzenine göre yapılmıştır Yalının ortasında denize yönelik altlı üstlü birer
balkonu bulunmaktadır Bunlardan üst balkon ahşap çatının devamı üçgen bir
alınlıkla sonuçlanmaktadır
Hale Tan
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı
İstanbul
Boğazı'nın en eski yalısı olan yapı, Meşruta Yalı olarak da biliniyor. 1699'da
Amcazade Hüseyin Paşa için inşa edildi. Yeğen, Sarhoş, Mevlevi lakaplarıyla da
bilinen Amcazade Hüseyin Paşa, Köprülü Mehmed Paşa'nın yeğeni ve Fazıl Ahmed
Paşa'nın amcasıydı.
1697-1702
yılları arasında sadrazamlık yapmıştı. Bugüne kalan yapı, eskiden Amcazade
Hüseyin Paşa Yalısı'nın selamlık dairesinin divanhanesini teşkil ediyordu.
Harem dairesi ise selamlığın 70-80 metre kadar güneyindeydi. Haremin eski bir
fotoğrafından hareketle iki katlı, iki büyük sofalı ve 15-20 odalı olduğu
tahmin ediliyor. Yalının 1893 Rus Savaşı sırasında yerleştirilen Rumeli
göçmenleri yüzünden tahrip olduğu ve kısmen yıktırıldığından ya da bir yangınla
ortadan kalktığından söz ediliyor. Ancak, daha yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı
sivil mimarlığının eşsiz bir eseri olarak dikkat çekmiş olmasına rağmen,
Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı'nda en büyük tahribata günümüze kadar süren ihmal
neden oldu.
Yalının
şu anki hâli oturulamayacak durumda olsa bile Boğazın en eski yalısıdır.
Bulunduğu konumda fiyatını artıran etkenlerden biri. Zîrâ aynı zamanda
kaptanıderyalık’da yapan Amcazade Hüseyin Paşa, boğazı çok iyi bildiğinden,
yalısını boğazın en dar ve en güzel yerlerinden birisine yaptırmış.
Meşhur
Fransız yazar Piyer Loti, 1910 senesinde İstanbul’a geldiğinde; “Boğaziçi
yalılarını, özellikle Amcazâde Yalısı’nı kurtarın” diye figân etmişti lâkin
aldıran olmamıştı.
Üç
asırlık Amcazâde Yalısı günümüzde, Amcazâde Hüseyin Paşa Vakfı’na ait. Vakıf
mütevellisinin başkanı ise Hüseyin Paşa’nın soyundan gelen Ahmet Cengiz
Köprülü. Vakıf, yalıyı satmak yerine yap-işlet-devret metoduyla restore
ettirmek niyetinde idi. Ve turistik amaçlı kiraya vermeyi düşünüyorlardı. Tıpkı
Sait Halim Paşa Yalısı’nda olduğu gibi davetler, partiler, kutlamalar için
kiralanabilen bir rezidans yada otel. Eskiden olduğu gibi 4 ana binanın tekrar
ihya edilmesi amacındalar.
1990
senesinde eski belediye başkanlarından Bedrettin Dalan döneminde yalı yıkılıp,
arazisi de halka açık bir park haline getirilmek istendi, lâkin mahkeme
kararıyla vârisleri tarafından bu girişim engellenmişti. Bir ara hırsızların
yağmasına da maruz kalan yalıdan birçok şeyin yanında mermer havuzun mukarnaslı
fıskiyeleri dahi çalınmıştı.
Dünyanın en eski ahşap yalısı olan Amcazade
Yalısı’nın yap-işlet-devret ihalesini Ağaoğlu Grubu kazandı. Ve bugünlerde
restorasyonu da başladı. Yakında görkemli bir otel projesi ortaya çıkacak.
Hale Tan
Kont Ostrorog Yalısı
Boğaz’ın
en tarihi binalarından biri. İslam hukuku konusunda uzman olan Polonya doğumlu
Leon Ostrorog, Osmanlı İmparatorluğu’na danışmanlık yapmış. Galata
bankerlerinden olan Lorando’ların kızı Jeanne ile evlenen kontun misafirleri
arasındaki ünlü isimlerden biri de Pierre Loti’ymiş.
Abud Efendi yalısına komşu olan Kont Ostrorog
Yalısı Boğaziçi’ndeki en güzel ve tarihi binalardan biri. İslam hukuku
konusunda uzman olan Polonya doğumlu Leon Ostrorog, Osmanlı ımparatorluğu’na
danışmanlık yapmıştı. Galata bankerlerinden olan Lorando’ların kızı Jeanne ile
evlenen kontun misafirleri arasındaki çok sayıda ünlü isim vardı ve bunlardan
biri de Pierre Loti’ydi. Yalı Rahmi Koç’a ait. Boğaz’da gördüğümüz en güzel
döşenmiş yalılardan biri. Çalışma odasında Rahmi Koç’un koleksiyonlarından
bazılarını görmek mümkün.
Hale Tan
Zarif Mustafa Paşa Yalısı
Karadeniz’den
Marmara’ya durmadan akan sulara şahitlik yapan Zarif Mustafa Paşa Yalısı, II.
Mahmud’un kahvecisi Kani Bey tarafından 1800’lerde satın alınmış. İlk
yapıldığında Harem, Selamlık ve Kayıkhane bölümlerinden oluşan ve bugünkünden
üç kat daha büyük olan yalı, 1848 yılında Zarif Mustafa Paşa’nın mülkiyetine
geçmiş. 1992’ye kadar aynı ailenin fertleri tarafından kullanılmış. Yalı eski
bir Bizans manastırının kalıntıları üzerinde yer aldığından Ayazma (Kutsal Su
Kaynağı) halen binanın bahçesinde bulunuyor. Paşa’nın damadı Sadık Bey,
kayınpederinin sürekli verdiği ziyafetlerden sıkılınca Selamlık ve Kayıkhane
olan bölümü satın alıp araya da kocaman bir duvar ördürmüş. Aile Şeyh Talat
Efendi’nin akrabasıymış. Sadık Bey’in oğlu Osmanlı mebusu Mehmet Esat Bey
yalıda bulunan Hz. Muhammed’in sakalına (Sakal-ı Şerif) ait bir teli Anadolu
Hisarı’ndaki Fatih Camii’ne hediye etmiş. Bundan sonra halk yalıyı “Esat Bey
Yalısı” olarak adlandırmış. Binanın cihannüması Sakal-ı Şerif’i muhafaza etmek için
kullanılmış. 1926’da yalı sakinlerinden Sadiye Hanım’ın düğünü nedeniyle bakımı
yapılan bina sarıya boyanınca adı “Sarı Yalı” ya çıkmış. Kurtuluş Savaşı
sırasında İstanbul’u İngilizler işgal edince Esat Bey’in oğulları yalıyı
Anadolu’ya silah ve mühimmat göndermek için kullanmışlar. Yalının Harem kısmı
da İngilizler askerleri için kullanılır kaygısıyla sahipleri tarafından
yıktırılmış. Yalı 2000 yılından beri burada oturmakta olan başka bir ailenin
mülkiyetinde. Aile Türkiye’nin tanıtımına katkıda bulunmak için elinden geleni
yapıyor. Evin zarif hanımefendisi Colin Powell, Oprah Winfrey, Madeleine
Albright ve Rus Grand Düşesi Maria Vladimirovna Romanova gibi önemli
misafirleri yalıda ağırlıyor. Yalıda bulunan tarihi Türk hamamı güzel bir
mermer işçiliğine sahip ve orijinal haliyle muhafaza edilmiş. Binadaki en
önemli kısımlardan biri de kadınların deniz hamamı olarak kullandıkları yer.
Bunu evin içindeki kapalı bir havuz olarak düşünün. Mahremiyet dolayısıyla
geçmişte denize giremeyen kadınlar evin içindeki bu havuzda yüzerlermiş. Şu
anda Kahve Odası olarak kullanılan bu yerin camla kaplı zemininin altında
balıklar yüzüyor! Günümüzde akvaryum olan bu havuzun filtre edilmiş suyu
Boğaz’dan geliyor.
17’inci yüzyılın sonu veya 18’inci yüzyılın başında
inşaa edildiği tahmin edilen Zarif Mustafa Paşa Yalısı harem, selamlık ve
Mehtabiye Köşkü olmak üzere üç ayrı bölümden meydana geliyor. Mehtabiye
Köşkü’nün bir bölümü günümüze gelebilmiş ve bu bölüm çeşitli onarımlar nedeni
ile özelliğini büyük ölçüde yitirmiş. Haremin bir kısmı 1918-1919 yıllarında
yıkılmış, kalan bölümüne de 1971 yılında bir gemi çarpmış ve böylece harem
bölümü günümüze gelememiş. Günümüze yalnızca selamlık kısmı gelmiş.
Toplam 1.921 metrekare arsası bulunan yalının
bugünkü sahibi ise Demsa’nın sahibi Demet Sabancı Çetindoğan. Yalıyı 2000
yılının kasım ayında satın alan Sabancı, restorasyon yaptırmış ve yalının
değerine değer katmış.
Hale Tan
Muratoğulları Yalısı (Mustafa Özkan Yalısı)
Yeniköy’de Mustafa Özkan’ın sahibi bulunduğu yalı
aslında bundan yıllar önce Muratoğlu ailesi tarafından yaptırılmıştır.
Muratoğulları Ankaralı bir ailedir. Çok zengin bir aile olduklarını Ankara’dan
kalkıp İstanbul’da bir yalı sahibi olmak istemelerinden anlıyoruz. Çünkü
yalı’da oturmak hesabı olmayan bir servet ve cesaret isteyen bir durum.
Muratoğlu ailesinde ikisi de var. Baba Muratoğlu, oğlu mimar mühendis Haluk
Muratoğlu’nun eğitimini ve kariyerini devam ettirmek için Amerika’ya gitmek
istemesi ısrarına onay vermiyor çünkü oğlundan ayrılmak istemiyor. Ancak Haluk
Muratoğlu kimseyi dinlemiyor ve Amerika’ya gidiyor. Ne kadar hazindir ki oğlu
çekip gidince baba Muratoğlu beraber keyfini çıkaramayacağı için yalı satma
kararı alıyor ve 1964’de bu görkemli yalıyı 2 milyon liraya satıyor ve o parayı
20 sene boyunca kasasında olduğu gibi tutuyor. Oğlunun hasreti ile eriyip
hayata veda ediyor. Ve sonrasında yalı Boronkay ailesine oradan da Mustafa
Özkan’a satılıyor.
Hale Tan
Necip Akar Yalısı
Bu
kadar ünlü nazarlı yalıdan bahsedipte Necip Akar Yalısından bahsetmemek mümkün
değil. Akar ailesi 1950 yıllarında Türkiye’nin en önemli ailelerindendir. Necir
Akar cömert yaşamayı seven önde gelen idamlarından biri olarak bilinir.
1950’lerde en ünlü, en büyük reklam ataklarını yapmış, çığır açan markaların
sahibi Necip Akar şirketleridir. İşte o yıllarda Yeniköy’de tüm ihtişamı ile
halen durmakta olan yalıyı yaptırıyor. Ama maalesef yalıya taşındıktan sonra
talihsizlikler yakasını bırakmıyor. Ve bu dönemde, yalıdan birgün motoru ile
açılıyor ve motordan düşüyor. Boğazın azgın dalgalarına direnemeyerek hayata
veda ediyor. Zenginliğinin doruğunda ve bu kadar ünlü bir işadamı iken bunların
olmasından daha büyük bir talihsizlik olabilir mi? Babaları öldükten sonra
Akarlar yalı da yaşamaya devam ediyordu.
Necip Akar Yalısı, 2002 yılında Index Bilgisayar'ın
sahibi Erol Bilecik tarafından 4 milyon dolara satın alındı.
Hale Tan
Tevfik Ercan Yalısı
Bebek
girişindeki bu yalı boğazın güzel yalılarındandı. Tevfik Ercan Ankara asıllı
bir işadamıdır. Denilebilir ki Türkiye’nin en eski otomobil, kamyon ve otobüs
ithalatçısıdır. MAN kamyonlarının sahibi. 1950’lerde Topkapı’da kurduğu Man
fabrikalarına üretime geçtikten sonra servetini katlıyor. Bir çok iş kolunda
büyüyen Tevfik Ercan, Yeşilköy Çınar Otelinde sahibi. Bu büyüme sürecinde Ercan
diğer işadamları gibi Boğazda yalı sahibi olmak istiyor ve pazarlıklar
sonucunda bir yalı sahibi oluyor. Sonra içi milyonlar dökülerek düzenleniyor.
Ancak yalıya taşındıktan kısa bir süre sonra Tevfik Bey’in işleri bozuluyor.
Ardarda krizler başlıyor ve nakit sıkıntısı bir türlü çözülemiyor. Sanki
sihirli bir el Tevfik Bey’in işleri üzerinde dolaşmaya başlıyor yada göze
geliyor. Çok kısa sürede borçlu olduğu bankalar mallarına bir bir el koyuyor.
Tevfik Ercan’ın sekiz yıl önce hayatını
kaybetmesinin ardından ailesi yalıyı satışa çıkardı. Tekstilci ve aynı zamanda
Angel Grup’un Yönetim Kurulu Başkanı Osman Ör, 17.5 milyon dolara satın aldığı
binanın içini yıktırdı. Restorana dönüştürdü. Yapılan yatırım bina bedeli dahil
22 milyon euro’yu buldu.. Tevfik Ercan Yalısı dünya mutfağından seçmelerin yer
aldığı “Chilai Restaurant” olarak hizmet vermeye başladı.
Hale Tan
Kıbrıslı Yalısı
Kandilli'deki
Kıbrıslı Yalısı’nın bilinen ilk sahibi I. Abdülhamit devri sadrazamlarından
İzzet Mehmet Paşa’dır. Yalı, ‘Kıbrıslı’ adını ise Mehmet Paşa ailesinden sonra
satıldığı Kıbrıslı Mehmet Emin Paşa’dan almıştır.
64
metrekarelik sahil cephesine sahip olan Kıbrıslı Yalısı'nda tam 20 oda bulunmaktadır.
Yalıda muhtelif tarihlerde tamirler yapıldığından üç büyük hamamı yıkılmıştır.
Yalının ilk sahibi ise İzzet Mehmet Paşa. Üç değişik Sultana sadrazamlık ve
Rusya büyükelçiliği yapmış olan dürüst ve yetenekli devlet adamı Kıbrıslı
Mehmet Emin Paşa yalıyı 1840 yılında satın almış, o zamandan beri aynı ailede
kalmıştır.
Boğazın en eski ve sürekli oturulan yalısı olarak
da bilinen mekanda Piyer Loti ve Yahya Kemal gibi yazarların çok sevdiği bir
toplantı yeriydi ve Iraklı Kral Faysal ve Fransız Prensesi Eugine gibi ünlüleri
ağırlandı. Şu an birkaç hissedara ait olan yalının üçte birinde Alev-Halis
Komili çifti, kalan diğer üçte birlik bölümlerde ise Ömer üründül ve Dirvana
Aileleri oturuyor.
Hale Tan
Yılanlı Yalı
Yılanlı
Yalı'nın günümüze ulaşan kısmı, Aşiyan Parkı’na bitişik. 18. yüzyıl sonlarında
inşa edilmiş. İlk sahibi Reisülküttab Mustafa Efendi. Vakti zamanında II.
Mahmud kayıkla sahilden geçerken bu yalıyı görüp çok beğenmiş, hatta satın
almak istemiş. Mustafa Efendi, konuyu ortak dostları Said Efendi'ye açar. Said
Efendi arkadaşını ve yalısını korumak için yalının yılanlı olduğunu uydurur.
Said Efendi, bu ifadesiyle padişahın yalıyı almasını önler ama yalının adı da
''Yılanlı'' olarak günümüze kadar gelir.
Yalının
günümüzdeki hikayesi de ilginç. Yalı ve çevresindeki arazi üç kardeşe kalır. Üç
kardeşin de yalıyı yeniden restore edecek paraları yoktur. Kardeşler yalıyı
yazlık olarak kullanmaktadır.
Yalı
1964 senesinde çıkan şaibeli bir yangınla tamamen yanmış. 1989’da Üç kardeşten
biri hissesini zenginlerden Aydın Bolak’a satar. Aydın Bolak yalıyı tamamen
yıkar ve içini beton, dışını ahşap halde yeniden yaratır. O yıkıntı yalı
kaloriferli bir yalı olmuştur. Bolak, iki kardeşe ana binanın yanındaki küçük
binayı ikiye bölerek bırakır. Biraz da arazi verir. Bolak maddi zora düşünce
hissesini bir başka zengine satar. Üç kardeşten ikisi hayata veda eder. Biri
yaşamını o yalıda sürdürür..
İşadamı Aydın Bolak''a ait olan yalı, borçları
dolayısıyla 2001''de 10 milyon dolar borç karşılığı Albaraka Türk’e geçtiği
yazıldı, oysa Bursalı sanayici bir aileye satıldı.
Hale Tan
Ahmet Necip Bey Yalısı
Kanlıca ile Anadolu Hisarı arasında bulunan Marki
Ahmet Necip Bey Yalısı’nın 19’uncu yüzyıl sonunda, İtalyan bir mimar tarafından
yapıldığı söylenmektedir
Yalıyı yaptıran Fransız asilzadesi Marki, aşık
olduğu Melike Aliye Hanım ile evlenebilmek için Müslüman olmuş ve Ahmet Necip
ismini almıştır
Böylece yalının adı da Marki Ahmet Necip Bey Yalısı
olarak kalmıştır. 2 bin 400 metrekare arsası ve 700 metrekare oturumlu binası
olan yalı, 1983’te çıkan yangında ağır hasar görmüş ve restore edilmiştir.
Yalının 1978’den bu yana sahibi işadamı Erdoğan Demirören’dir. Erdoğan
Demirören bu yalıya geçtikten sonra bir dönem sağlık ve maddi sıkıntılar
yaşamış olsa da inat edip yalıda oturmaya devam ediyor.
Hale Tan
Rasim Ferit Talay Yalısı (Tansu-Özer Çiller Yalısı)
Yalının
bilinen ilk sahibi Dr. Rasim Ferit Talay’dır. Talay, İstanbul işgal altında
iken Minber Gazetesi’ni çıkarmıştır
Talay
ve Atatürk’ün dostlukları ömür boyu sürmüştür. Atatürk’ün, İstanbul’a
geldiğinde kimi zaman Yeniköy’deki bu yalıda kaldığı bilinir
Yalı,
Talay Ailesi’nden sonra 1960 yılında Mesadet Manioğlu’na geçmiş, 1981 yılında
ise Özer Uçuran Çiller ve Tansu Çiller çifti tarafından satın alınmıştır.
Hale Tan
Afif Ahmet Paşa Yalısı.
Yeniköy
sahilinde yer alan Ahmet Arif Paşa Yalısı'nın ilk sahibi, Koca Reşit Paşa'nın
kızı Ferendiz hanım, Muhayyeş yalısı olarak anılan yapının her katı farklı bir
stile sahip. Bir zamanlar Yeşilçam filmlerine set olarak kiralanan yalıda,
80'lerin ortasından itibaren 17 yıl Uzan ailesi oturdu.
Afife
Ahmet Paşa Yalısı mimarı Alexandre Vallaury . Neo-barok tarzında yapılmış.
Yalının mimarı Osmanlı Bankası ve Pera Palas binalarına da imzasını atmış.
Binayı Afif Ahmet Paşa’nın ailesinden, Pera Palas’ın eski sahibi Misbah
Muhayyeş almış. Yalının ilgi çeken birinci yanı Orient Ekpres’de Cinayet adlı
kitabını yazmak için İstanbul’a gelen Agahta Christie'nin yalının
misafirlerinden biri olması. İkinci ilginç yanı da yalının 1986'dan sonra Uzan
ailesine geçmiş olması.
2006'
da TMSF' nin kontrolüne geçen yalıda "Binbir Gece", "Aşk-ı Memnu" gibi diziler çekildi.
Yalı biraz gizemli çünkü çok ilginç olaylar olmuş günümüze kadar.
Yalı film gibi hayatların tanığıdır. Türkiye'de ilk
yerli dizi, İstanbul'un 2. en pahalı yalısı olan Afife Ahmet Paşa yalısında
çekildi. Lakin Yeşilçam'ın çektiği film, bu yalıda yaşanan gerçek hayatların
yanında çok sönük kaldı. Bir çok yalnızlığa ve çöküşe, sessiz sürgünlere ve
ölümlere şahit olan bu görkemli ve sırlarla dolu yalı, yapayalnız, sessiz ve ıssızdı. Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF), Ahmet Afif Paşa Yalısı’nı Akbank Yönetim Kurulu
Başkanı Suzan Sabancı Dinçer’e sattı.
Hale Tan
YENİKÖY
Yeniköy
Padişah Kanuni Sultan Süleyman döneminde kurulmuş. Trabzon’dan Rum aileler,
Rize’den Müslüman aileler göç ettirilerek burada iskân edildiler. Yani yarısı
Türk, yarısı Rum! Zamanla Ermeni ve Musevilerin de gelmeleri ile azınlıklar
çoğunluğu ele geçirdiler. Türkler bağ, bahçe ve balıkçılık işleri ile
uğraşırken azınlıklar hem bu işleri yaptılar, hem de ticarete atıldılar, para
kazandılar. Para parayı çekti ve hem zenginlik hem de çoğunluk azınlıklara
geçti. Azınlıklar bu konumlarını 1960’lı yıllara kadar devam ettirdiler.
Yeniköylü
balıkçıların küçük limanları vardır. Olan yirmi-otuz balıkçı kayığının hemen
hepsi de oltacı. Yabancı bir kayığın limana girmesi izne bağlı, o da veren
olursa. Yoksa havasını alır! Yeniköy’de oltacıların avlandıkları yer çakarla
Tarabya arası! Bu alana yabancı balıkçı kayıklarını da sokmazlar! Hatta biraz
da paylaşımı sevmezler gibi! Balıkçıların tamamı Karadenizli, daha doğrusu
hemen tamamı Rizeli! Demek ki Karadenizliler bahçe ve denizle uğraşırken Rumlar
ticaret yaparak köşe döndüler. Beş parmağın beşi bir değil! Elbette ki Rum ve
Ermeni balıkçılarda vardı, hatta çok şöhretli balıkçı reisleri vardı Sokrati ve
Barba Yorgo gibi, şimdilerde arama bir numunelik bile yok!
Yeniköy Spor Kulübü bu yörenin en etkili derneği.
Başkan ve yönetici olarak çok kişi görev yaptı. Başkanlık yapanlardan Haluk
Ulusoy, TFF Başkanlığı’na kadar yükseldi ve bu görevinde büyük başarılar elde etti.
Ali Düşmez eski bir profesyonel futbolcu. Beykoz’da oynadı. Yeniköy’e başkan
olunca nerede ise yaşı kadar başkanlık yaptı. Başkanlığı devam ederken İstanbul
Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Başkanlığı’na seçildi, ayrıca TFF yönetimine
yedek üye olarak girdi. Siyasi yönden de oldukça güçlü. Devamlı ileri gitti ve
AKP kurulunca CHP oluşunu inkâr etmeden bu parti saflarında politika yaptı.
Önce Beyoğlu Belediye Meclisi, sonra Sarıyer’den İl Genel Meclisi’ne seçildi.
Sadece sporcu ve siyasetçi değil çok başarılı bir işadamı.
Hale Tan
Dadyan Yalısı
Yalıları saymakla bitmez! Hepsini kayda geçip,
yazmak kolay değil. Ama biri var ki yazmadan olmaz. Bu yalının adı Dadyan
Yalısı’dır. Binayı II. Abdülhamid’in vezirlerinden Ermeni Düzoğlu yaptırdı.
Büyük harcamalarla yapılan bu yalı nedeniyle Düzoğlu yolsuzlukla suçlandı ve
yalının balkonunda asılarak idam edildi. Yalı boş kalacak değil ya! Nikola
Aristarhi tarafından satın alınan yalıya bilahare Dadyan Ailesi sahip olunca,
yalı bu isimle anılır oldu. Binanın son sahipleri Adil Sezer Ailesi’dir.
Hale Tan
Şehzade Burhanettin Yalısı
Sıra gelir sahilhanelerin hasına. Yalı, Şehzade
Burhanettin Yalısı olarak isim almıştır. 1880 yılında yapılmış. Yaptıran Varki
Vartaks Efendi’dir. Yalının 3 bin metre kapalı olanı, 64 odası vardır. Rıhtımın
uzunluğu 60 metredir. Varki Vartaks Efendi ölünce yalıyı Ahmet Münir Paşa satın
aldı. Bir süre sonra da II. Abdülhamid oğlu Şehzade Burhanettin Efendi’ye bu
yalıyı satın alıp verdi. Osmanlılar ülke
dışına atılırken yalıyı elden çıkardılar. Sahibi Ahmet İhsan Efendi oldu. Ama
bu kişide de kalmadı. 1984’de yalıyı Müfit Erbilgin satın aldı. O tarihten beri
“Erbilgin Yalısı” olarak bilinir. Çok büyük onarım gördü. Dünyanın en pahalı
sahilhanelerinden biridir. Sahibi Müfit Erbilgin “Ben bugünlere hamallık
yaparak geldim” demektedir. Ankaralıdır.
Hale Tan
Sait Halim Paşa Yalısı
Sait Halim Paşa, Sultan Abdülhamid'in sadrazamının
torunuydu. Belirli bir muhalefet grubunun gizli üyesiydi ve yalı sık sık casus
arayan hükümet kuvvetlerince basılırdı. Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'na
girmesine neden olan antlaşmayı imzalamasıyla tanınan ve daha sonra bir
suikaste kurban giden Sait Halim Paşa'ya ait, neo-klasik tarzdaki yalının içi
bir yangında mahvoldu.
Yalının tespit edilen ilk sahipleri Düzoğulları
Ailesi’dir. Bilindiği kadarıyla Düzoğullları’ndan kalan yalıyı Aristarhis
Ailesi tamamen yıktırmış ve tahmini 1863 yılında yeniden inşa ettirmişlerdir.
Yalı, 1876 yılında Prens Abdülhalim Paşa'nın
mülkiyetine geçmiştir. Ancak o dönemde yalının harap halde olması ve de
istenilen büyüklükte olmaması nedeni ile Çanakkaleli mimar-kalfa Petraki
Adamandidis’e bugünkü biçimiyle yeniden yaptırılmıştır. Abdülhalim Paşa’nın
1890 yılında vefatı ile mülkü Paşa’nın dokuz evladına kalmıştır. Sait Halim
Paşa, kardeşlerine ait hisseleri satın alarak 1894 yılında yalının tamamına
sahip olmuştur.
Sait Halim Paşa Yalısı yıllarca metruk kaldıktan
sonra 1955’de Turizm Bankası’na geçmiş ve bir müddet sadece yabancıların
girebildiği kumarhane olarak kullanılmıştır. Yangın tehlikesi ve benzeri
sebeplerle kumarhane 1972 yılında Hilton’a devredilmiştir. 1974 yılında
tadilattan geçen yalının asıl büyük renovasyonu 1980-1984 yıllarında, Turizm
Bankası tarafından TAÇ Vakfı’na (Türkiye Anıt ve Çevre Koruma) yaptırılarak
gerçekleşmiştir. 1989’da
TC Turizm Bankası, Türkiye Kalkınma Bankası’na dönüştürülünce yalının sahibi
Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur. Yalının bahçesi yaz aylarında restoran
olarak işletilmiş, odalarının bir bölümü müze olarak düzenlenmiştir. Bunun yanı
sıra Başbakanlık yazlık konutu olarak da kullanılmış ve zaman zaman resmi
toplantılar burada yapılmıştır.
Yalı 1995 yılında geçirdiği yangın sonrasında
Başbakanlık Resmi Konuk Evi adı altında restore edilmiştir. Bu restorasyon 2002
yılında tamamlanmıştır. Yalı, yangından önceki haline göre değil de inşa
edildiği 1860’lı yıllardaki haline göre restore edilmiş, 2004 yılında Göçtur
Turizm A.Ş.’nin işletmesine devredilene kadar da kullanılmamıştır.
2007 yılından itibaren Yeniköy Turizm Yatırımları
ve Tic. A.Ş. tarafından işletilmektedir.
Hale Tan
Saffet Paşa Yalısı
Kanlıca'daki
250 yıllık Saffet Paşa Yalısı sahiplerinin hiçbirine uğurlu gelmedi Sadrazam
Saffet Paşa burada Osmanlı'nın savaşlardaki yenilgileriyle kahroldu
İstanbul
Boğazı'nın kıyısında dizili yalılar Türkiye'de zenginliğin sembolü. Boğaz'daki
600 yalının pek çoğu tarihi olayların ve zenginliğin yanı sıra büyük çöküşlerin
de sahnesi oldu. Ama bunlardan biri var ki sahiplerine hiçbir zaman mutluluk
getirmedi, aksine içinde yaşayanların dramatik sonları nedeniyle adı
'lanetli'ye çıktı.
İmparatorluğun
sonuna tanık Kanlıca'daki Saffet Paşa Yalısı'nı Ethem Efendi 1760 yümda
yaptırmıştı. Ancak yalıya ismini veren daha sonraki sahibi, 2. Abdülhamit
döneminde altı ay sadrazamlık yapan Mehmed Esad Saffet Paşa oldu. Altı kez
Hariciye nazırlığı (Dışişleri Bakanlığı) görevini üstlenen Saffet Paşa bu
yalıda yaşarken Osmanlı çöküş dönemindeydi. 1878 yılındaki savaşta Ruslar
İstanbul Yeşilköy'e kadar ilerlemişti. Osmanlı'ya ağır yaptırımlar getiren
Ayastefanos Antlaşması imzalandıktan sonra Saffet Paşa bu yalıda yabancı
temsilcileri ağırladı. O günlerde içinin kan ağladığına şüphe yoktu. Büyük
üzüntüler yaşayan Saffet Paşa bu yalıda öldü. Parça parça yıkıldı
Saffet
Paşa'nın ölümünden sonra ailesine geçen yalının da başına gelmeyen kalmadı.
Hamamı, kayıkhanesi ve son olarak harem bölümü 1920 yılında yıkıldı. Saffet
Paşa'nın torunlarından Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi haremin
bulunduğu arsayı satın alarak buraya 1931-1941 yıllarında yeni bir yalı
yaptırdı. 1950'li yıllarda tarihi binada Saffet Paşa'nın torunu Kadri Cenani
yaşıyordu. Aile artık eski ihtişamlı günlerinden uzaktı. Kadri Cenani evi bazen
film çekimleri için kiraya veriyordu. 1976 yılında Saffet Paşa Yalısı'nın
selamlık bölümü yandı ve uzun süre boş kaldı.
Saffet
Paşa Yalısı'nın en uğursuz geldiği aile hiç şüphesiz Sapmazlardı. 1950'li
yıllarda Ahmet Sapmaz, Hacı Ömer Sabancı'yla birlikte çırçır fabrikası kurmuş
ve kısa sürede devletten aldığı kredilerle çok büyük bir servete kavuşmuştu.
Sabancı ailesiyle birlikte Akbank'ı kuran Ahmet Sapmaz tekstil sektöründe büyük
yatırımlara imza attı. 1980'li yıllara gelindiğinde Sapmazlar 50 milyar liralık
servetin sahibiydi. Ancak hükümet kur garantisini kaldırınca milyarlarca lirayı
bulan borçlar nedeniyle Sapmazlar'in şirketleri kısa sürede battı. Ahmet
Sapmaz'ın önce yedi damadını sonra üç oğlunu şirketinin başına getirmesi de işe
yaramadı. Kısa süre sonra Saffet Paşa Yalısı'nın üzerinde yine 'Satılık' yazısı
vardı. Devlet el koydu
Yalı’da
daha sonraki sahiplerinden Dinç Bilgin yaşadı. Sabah gazetesi ve atv'nin
kurucusu Dinç Bilgin, Saffet Paşa Yalısı'nı satın aldıktan sonra '2001 ekonomik
krizi' patlak verdi. Dinç Bilgin batan bankalar arasında olan Etibank'ın
sahibiydi ve bütün mal varlığına el konuldu. Dinç Bilgin 10.5 ay tutuklu olarak
yargılandı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) devredilen varlıklarının
arasında Saffet Paşa Yalısı da vardı. TMSF 2002 yılında yalıyı 5 milyon dolara
sattı.
Son
sahibi yalıda öldü. Yalının yeni sahibi Erol Toksöz de Türkiye'nin sayılı
zenginleri arasındaydı. 1975 yılında bir eczacıyken ilaç deposu kuran Erol
Toksöz daha sonra Sanovel İlaçları'nın temellerini atmıştı. 2000'li yıllara
gelindiğinde Sanovel'in yıllık cirosu 1 milyar dolara ulaşmıştı. Toksöz Holding
gıda yatırımları da yapmıştı.
Tahsin Bey Yalısı
Yeniköy deyip bir çırpıda geçemeyiz. Türkiye’nin en
kalburüstü insanları, en zenginleri ve en şöhretlileri buradadır. O nedenle her
birinin önemli tarihi eser binaları vardır. Tahsin Bey Yalısı denize nazır
önemli yalılardandır. Tahsin Bey Yalısı’nın yerinde önceden Sağır Ahmet Bey
Yalısı varmış. Burası Abdülaziz döneminde Jön Türkler’in en önemli karargahlarından
biriymiş. Ahmet Bey’in vefatından sonra yalı, oğlu Haydar Bey’e geçmiş. Eski
eser meraklısı olan Haydar Bey’den de kızlarına intikal etmiş. Daha sonra yalı
Türkiye’nin ilk baraj müteahhiti Tahsin Uzer’e satılmış. Tahsin Bey, devletin
bile baraj yapmakta zorlandığı yıllarda Çubuklu Barajı ihalesini üstlenip, bunu
başarıyla sonuçlandıracak kadar akıllı, güçlü bir işadamı. Fakat bu yalı Tahsin
Bey’e uğursuz gelmiş. Yalıya taşındıktan kısa bir süre sonra Tahsin Bey
yaşamını yitirmiş. Babası öldükten sonra oğlu da bir trafik kazasında hayatını
kaybetmiş. Tek kalan kız evlat ise bir yabancı ile evleerek terk-i diyar
eylemiş. Sonuçta aile bunca servetlerinin ve mücadelenin hayrını görmeden yok
olup gitmiş. Tahsin Bey'e ait şirketin
iflasından sonra ise yalı, Ilıcak Ailesi’ne geçmiş.
Kemal Ilıcak ve Ailesi bu yalıda ilk zamanlar çok
şaşalı günler yaşıyorlar. Devrin bakanlarını, başbakanlarını, ünlü işadamlarını
ve İstanbul sosyetesini bu yalıda ağırlıyor. Siyasi önemli kararlar alınıyor.
Bir zamanların en büyük gazetesi Tercüman Gazetesi’nin, müthiş bir servetin ve
birçok parlak işin sahibidir Kemal Ilıcak. Ancak bu yalı Kemal Bey’e de uğursuz
geliyor. Ilıcaklar büyük sıkıntılardan sonra iflas ediyor. Bunun üzerine yalıya
Enka şirketi ortaklarından Sadi Gülçelik sahip oldu (1975). 1980 yılında elim
bir uçak kazası sonucu Sadi Gülçelik ölünce, yalı tekrar Ilıcak Ailesi’ne
geçti. Daha sonra borç-alacak olayları nedeniyle yalı, Doğuş Grubu tarafından
haczedildi. Erol Aksoy ile Ilıcakların anlaşmaları üzerine yalıya Erol Aksoy
sahip oldu. Ne var ki, yalı Erol Aksoy'da da fazla kalmadı ve 2004 yılında
Sabancı Ailesi tarafından satın alındı. Bu yalının bir ismi de Lanetli
Yalı’dır. Bu ismi almasının nedeni, yalıya sahip olanların hiçbirisinin
işlerinin iflah olmamasıdır. Bu yalının en büyük özelliği seksen metrelik bir
rıhtıma sahip olmasıdır.
Hale Tan
Sadullah Paşa Yalısı
1960’lı yıllara kadar ağırlıklı olarak Rumların
oturduğu Boğaziçi köyü olan Çengelköy’de kısmi de olsa geleneksel Boğaziçi
yaşantısı hâlâ devam ediyor. Birçok yalısı ve köşkü dimdik ayakta duran semtin,
geçmişle kıyaslanınca azalmış olsa da, sebze ve meyve bahçelerinin sayısı
azımsanacak gibi değil. Semtin simgelerinden Aya Yorgi Rum Kilisesi ve Sadullah
Paşa Yalısı ise ne yazık ki sadece yüksek duvarların arkasından izlenebiliyor.
Çünkü her ikisine de girmek için özel izin almanız gerekiyor.
Çengelköy’deki Sadullah Paşa Yalısı, Boğaz’ın en
eskilerinden. Birçok olaya da tanıklık etti. Boğaz yalılarının içinde en
eskilerinden olan yalı barok tarzındaki Osmanlı otağı şeklinde yapılmış. Aşı
boyalı yalı, Sultan I. Abdülhamid tarafından XVIII. yüzyılın ikinci yarısında
Darüssaade Ağası (hadım edilmiş saray görevlisi) Mehmed Ağa’ya verilmiş.
1872’de yalıyı satın alan Sadullah Paşa, II. Abdülhamid döneminde jurnalcilerin
kurbanı olmuş. V. Murad’ı tekrar başa geçirmek isteyenlerden biri olduğu için
yurtdışına gönderilmiş. Önce Berlin, sonra da Viyana’da büyükelçilik yaptığı
dönemlerde yurda dönmesine izin verilmemiş. Tanzimat Edebiyatı’nın ünlü
isimlerinden biri olan Paşa, yabancı bir kadınla ilişki yaşamış. Bunun
duyulmasından çekinmiş ve girdiği bunalım sonucu Viyana’da, 1891 yılında
intihar etmiş. En büyük oğlu Asaf Bey de yasak aşk yaşadı. Ve zorla
evlendirildi, mutsuz oldu. O da babası gibi intihar etti.
Sadullah Paşa’nın öldüğüne asla inanmayan eşi Necibe
Hanım, evi daima Sadullah Paşa gelecekmiş gibi hazır tutmuş, onun en sevdiği
elbiseleri giymiş. Necibe Hanım 1917’de vefat etmiş, bunun üzerine çocukları
yalıyı, uzaktan akrabaları olan Ferit Tek‘e satmışlar. Ondan da kızı Dr. Emel
Esin ve eşi Seyfullah Esin‘e kalmış. Babası Ahmet Ferit Tek, Cumhuriyet
döneminin bakan ve hariciyecilerinden olan Emel Esin, 1914’te İstanbul’da
doğmuş. Annesi Müfide, Fecr-i Ati döneminin kadın yazarlarındanmış. Önemli bir
akademisyen olan Esin, Paris Üniversitesi’nden sanat tarihi doktoru unvanı
almış. Önce bir Mısır prensi ile, 1941 yılında da büyükelçi Seyfullah Esin ile
Tokyo’da evlenmiş. Tek-Esin Vakfı’nı kuran Esin Hanım 1987 yılında vefat etmiş.
Yalı vakıf masraflarına katkıda bulunsun diye kiraya veriliyor. Ayşegül Tecimer
Nadir yalıda kiracı olarak otururken bahçede bulunan tarihi bir Kuran yüzünden
Türkiye’den ayrılmak zorunda kalmış, ardından Fas’ın Marakeş şehrine
yerleşmişti. Bu yalı da oturması Asil Nadir’in de sonunu getirmiştir.
Hale Tan
NAZARLI YALILAR
Onlar, İstanbul Boğazı'nın incileri... Onlar
yüzyıllardan süzülen bir kültürle biçimlenmiş mimarileriyle, ne paşalar, ne
padişahlar ağırlamış, iyi ve kötü nice hadiselere tanıklık etmiş yalılar...
Eski eser kabul edilen 366 adet yalı var. Kagir
yalı sayısı 234. Birinci derece tarihî vasıflı 89 yalının 42'si Anadolu, 47'si
Avrupa yakasında. Boğaz'da en çok yalıya sahip olanlar, 18 yalı ile Sabancılar.
2. sırada Yalçın Ailesi, 3. sırada Kibarlar ve Koçlar. Bir asırdır el
değiştirmemiş yalı iki tane. Biri Zeki Paşa Yalısı (Baştimar), diğeri 125 metre
ile en uzun rıhtımlı yalı unvanına sahip Kıbrıslı Yalısı.
En makbul yalılar Anadolu yakasında
Kuzguncuk-Kanlıca arasında. Özellikle Vaniköy-Anadoluhisarı aralığındaki
yalılar gözde. Avrupa yakasında 3 bölge önemli: Bebek, Baltalimanı ve Yeniköy.
Boğaz'da yaşananların dilsiz tanıkları olan
yalılar, mimarileri kadar kimi zaman aşk ve entrika kimi zaman ise cin ve peri
üzerine kurulmuş olan hikayeleriyle de ünlü.
Yalıda yaşamak hiç kolay değil. Bir kere rutubete
dayanacak kadar sağlıklı olmak gerekiyor. Cephe rüzgârı ve tuzlu suyun
aşındırdığı ahşap ve paslanmaz yüzeylerin boyası ve tavandan zemine, çatıdan
bahçeye, kayıkhaneden kazan dairesine kadar yalının bakımı en fazla iki yılda
bir yenilenmek durumunda.
Bazıları rıhtımı fayansla kaplatmış. Suyun gücü
zamanla fayansları patlatıyor. Bahçe suyunun gittiği kanalları midyeler
kaplıyor. Denize inilen merdiven yosun bağlıyor. Çatıdaki oluklara yapraklar
dolduruyor.
Tabii ilk alımda yapılması gereken masrafların
haddi hesabı yok. Çoğu kez rıhtım düzenlemesi yapılmamış oluyor. Deniz, evi
sürekli yediği için, herkes rıhtımı uzatıp evi geriye alarak korumaya alıyor.
Yalının çöküp denize kaymaması için en az 2-3 milyon liralık bir harcama
yapılması lazım. Abud Efendi Yalısı gibi pek çok yalının denize kayma
tehlikesinden söz ediliyor. '10 yalının beşinde bu sorun var' deniyor.
Boğaz'daki birçok yalının sahibi kimliklerini
açıklamak istemiyor. Bu gizlilik çoğu zaman yalıyı satarken bile
sürdürülebiliyor. Yalı satışından çok az insan haberdar ediliyor. Satış aile
içinde halledilememişse, yakın tanıdıklar aracılığıyla elden çıkarılıyor.
Komisyoncuları işlerine karıştırmak istemeyen yalı sahipleri, hem fiyatın
düşmemesi hem de bir soyluluğun ifadesi olan yalılara komisyoncu eli değmemesi
için direkt satmayı tercih ediyor. İç mimarisinin modernize edilmiş olması,
denize olan cephe genişliği, orijinalliğini yitirmemiş olması, yalının fiyatını
artıran faktörler. Yalılar arasında seçim ya da bir fiyat sıralaması yaparken
tüm bu özelliklerin yanında bir nokta da kendini gösteriyor. Yalıların
hikayesi. Her biri bin bir çeşit hikaye barındıran yalılar, kimi zaman tüm
köhnemişliğine, yıpranmışlığına rağmen sadece hikayesiyle paha biçilemez hale
geliyor.
Hale Tan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)